Girit Adası’nda 5,8 büyüklüğünde deprem

Girit Adası’nda 5,8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Atina Jeodinamik Enstitüsü, yerel saatle 09.17’deki sarsıntının yerin 10 kilometre derinliğinde meydana geldiğini belirtti.

Merkez üssü Girit’in güneyindeki Arvis bölgesi olan depremin tüm adada hissedildiği aktarıldı.

Avrupa Akdeniz Sismoloji Merkezi ise söz konusu depremin büyüklüğünü 6,5 olarak duyurdu.

Çöken binalarda mahsur kalanlar var

Yunan basınında yer alan haberlere göre, itfaiye birimlerine iki kişinin deprem nedeniyle çöken binaların altında mahsur kaldığına dair çağrı geldi.

Kandiye Arkalohori’de bir kısmı hasar gören kilisenin yıkıntıları altında bir kişinin mahsur kaldığı ve bölgedeki bazı elektrik direklerinin devrildiği vurgulandı.

Bir başka kişinin ise Patsidero köyünde, kendi evinde mahsur kaldığı, bölgedeki okulların da tedbir amacıyla boşaltıldığı kaydedildi.

Yunan devlet ajansı AMNA’nın haberine göre, Arhanon Asterusion Belediye Başkanı Manolis Kokosalis, görev bölgesindeki su borularında ve binalarda hasar olduğunu dile getirdi.

Yerel saatle 09.37’de 4,5 büyüklüğünde artçı bir sarsıntının daha yaşandığı Girit’te henüz can kaybı bildirilmedi.

Bayraktar DİHA’nın 2022’de seri imalata geçmesi planlanıyor

Anadolu Ajansının medya paydaşı olduğu Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST‘te görücüye çıkan Bayraktar DİHA, dikey iniş kalkış özelliğiyle dar alanda operasyon kabiliyeti sağlıyor. 150 kilometreye kadar haberleşme menziline sahip olan araçta, sensör füzyonu yardımlı tam otonom iniş, kalkış ve seyir özelliği de bulunuyor. Bayraktar DİHA’nın düşük yakıt tüketimli benzinli motoru, yüksek dayanım süresi sunuyor.

Baykar Hava Aracı Tasarım Mühendisi Burak Özbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bayraktar DİHA’nın pist gereksinimi olmadan olduğu yerden havalanarak hem deniz platformlarında hem de karakollarda veya birlikler içerisinde konuşlanarak bu pist ihtiyacını ortadan kaldırıp uçuşu gerçekleştiren bir hava aracı olduğunu söyledi.

Kalkış ve inişini üzerinde bulunan 4 adet elektrik motoruyla gerçekleştirdiğini belirten Özbek, “Daha sonra arkasındaki içten yanmalı benzinli motoruyla da normal seyrini gerçekleştiriyor. Bu şekilde hibrit bir yapıya sahip olması nedeniyle de herhangi bir elektrikli hava aracının sahip olamayacağı kadar uzun şekilde 12 saate kadar havada kalabiliyor.” diye konuştu.

Hareketli platformlara iniş kalkış yapabiliyor

Özbek, Bayraktar DİHA’nın aynı zamanda içten yanmalı motorunun üzerindeki alternatör sayesinde bataryalarını şarj edilebildiğini aktararak, şunları kaydetti:

“Faydalı yük kapasitesi 5 kilogram. Üzerinde bulunan gündüz kamerası, termal kamera, lazer işaretleyici ve mesafe ölçer ile yerdeki birlikleri koordine edebiliyor. 50 kilogramlık kalkış ağırlığı var. Kanat açıklığı 5 metre ve 20’ye 20 metrelik bir alan içerisinden dikey iniş kalkışını gerçekleştirebiliyor. 9 bin feet bu uçak için operasyon irtifası, ancak 15 bin feete kadar çıkabiliyor. Seyrini de 45-50 knot arasında gerçekleştiriyor. Bu bir gözlem İHA’sı, uzun süre havada kalabiliyor, hareketli platformlara da iniş kalkış yapabiliyor.

5 kilogramlık faydalı yük, operasyona göre değişiklik gösterebiliyor. Kamerada olduğu gibi motorda da yerli çözüm ortaklarımız var, bununla ilgili bir proje de yürütülüyor. Mevcut test edilen uçak üzerinde Erin Motor’un geliştirdiği motor takılı. Bu motorun uçakta kullanılması planlanıyor. Bu motor, elektronik yakıt enjeksiyonlu bir motor. İrtifalara göre kompanzansiyonunu yapabiliyor. Karbüratörlü bir motorla karşılaştırıldığı zaman çok daha güvenilir oluyor. Ayrıca, üzerindeki alternatör sayesinde de bütün sistemi besleyebiliyor.”

Uçuş testlerinde sona gelindi

Baykar Hava Aracı Tasarım Mühendisi Özbek, dünyada bu tarz ürünlerin olduğunu ancak sayılarının çok az olduğunu vurgulayarak, “Zira bu ara bir seviye. Mini İHA gibi elden atılan 5 kilogram ağırlığında da değil, taktik sınıfındaki TB2 kadar ağır da değil.” ifadelerini kullandı.

Özbek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Dikey kalkışı elektrikli yaptığımız için batarya teknolojisi ile birebir orantılı olarak bu teknoloji geliştikçe bu ürün de sürekli gelişecek ve kapasiteleri artacak. Farklı görevler yapabilen, mühimmat taşıyabilen versiyonlarını da ileride DİHA’larda görebiliriz. Bu hava aracının içerisinde kullanılan aviyonikler, elektronik sistemler ve yazılımlar, zaten kendini Mini İHA’da, Bayraktar TB2’de ve AKINCI’da kanıtlamış sistemler. Benzer sistemleri ve yazılım metodolojisini Baykar olarak bütün ekosistemdeki araçlara uyguluyoruz. Bayraktar DİHA’nın şu anda uçuş testlerini bitiriyoruz, testleri bitirdikten sonra seri imalat ve teslimatlarını inşallah 2022 içerisinde görebiliriz.”

MEB, 15 bin öğretmen alımına ilişkin branş bazında kontenjan dağılımını açıkladı

15 bin öğretmen alımına ilişkin başvuru ve atama duyurusu Milli Eğitim Bakanlığının http://personel.meb.gov.tr/ internet adresinde yayımlandı.

Öğretmen alımı branş ve kontenjan dağılımı, öğretmen doluluk oranı ve ihtiyaç duyulan alanlar göz önünde bulundurularak yapıldı.

Bu kapsamda, en fazla atama yapılacak ilk 3 branş sırasıyla 2 bin 175 kontenjanla sınıf öğretmenliği, 1755 kontenjanla özel eğitim öğretmenliği ve 1302 kontenjanla okul öncesi öğretmenliği oldu.

Bunun yanı sıra öğretmenlik için atamaya esas teşkil eden 110 alandan her biri için kontenjan verildi.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, atamalarda ihtiyaçlar doğrultusunda temel eğitim alanına öncelik verileceğini vurgulamıştı.

Atina, Amerika Başpiskoposu’nun Türkevi açılışına katılmasından rahatsız

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısı vesilesiyle New York’a yaptığı ziyarette Elpidoforos ile görüşmesi planlanan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, görüşmeyi yoğun programını gerekçe göstererek iptal etti.

Başpiskoposa diasporadaki Güney Kıbrıs Rum toplumundan tepki

Kathimerini gazetesinin haberine göre Atina, Elpidoforos’a Türkevi açılış törenine katılmaması ve Ersin Tatar’a “meşruiyet” kazandırmaması yönünde telkinde bulunmuştu. Başpiskopos’un bu telkinlere rağmen törene katılması, ABD’deki Rum toplum içerisinde de tepkiye neden oldu.

Yunan Proto Thema gazetesinin haberine göre ise Elpidoforos’un, ABD’deki Rum toplumunun Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis onuruna perşembe akşamı düzenlenecek toplantıda Miçotakis’e hitap etme ve ABD’de yaşayan Güney Kıbrıs Rum toplumunun cuma günü düzenleyecekleri etkinliğe katılma talebi kabul edilmedi.

Elpidoforos, Erdoğan’ı tebrik etti

Elpidoforos, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türkevi’nin açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ettiğini ifade etti.

Açıklamasında, “Her zaman olduğu gibi Ekümenik Patrikhane’nin öneminde, Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasında ve Türkiye’deki dini azınlıkların haklarının desteklenmesinde ısrar ediyorum.” ifadesine yer verdi.

Atina da rahatsız oldu

Kathimerini gazetesinin haberine göre, Başbakan Miçotakis tepkilere rağmen Başpiskopos Elpidoforos ile New York’ta görüşecek.

Kathimerini’inin hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberde Atina’nın, Elpidoforos’un Türkevi açılışına katılmasından rahatsızlık duymasına rağmen Miçotakis’in Elpidoforos ile önceden programlanmış görüşmesinin iptal edilmesinin sorunu daha da büyüteceği düşüncesi ile görüşme iptal edilmedi.

Hükümet Sözcüsü Yannis İkonomi, bugün yaptığı açıklamada, “Elpidoforos’un hareketleri bizi rahatsız etti. Yunan hükümeti memnuniyetsizliğini ifade ediyor.” diye konuştu.

Miçotakis’in, Elpidoforos ile görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin soruya ise İkonomi, “Başbakan’ın programının şekillenme aşamasında olduğu ve konuya ilişkin açıklama yapılacağı” yanıtını verdi.

İstanbullu Rumlardan Elpidoforos’a destek mesajı

“İstanbullular Ekümenik Federasyonu” ise yazılı açıklama ile Elpidoforos’a destek verdi.

Açıklamada “Elpidoforos, Helenizmin, Ortodoksluğun ve Ekümenik Patrikhane’nin haklarını başta Türk yetkililer karşısında olmak üzere, her yerde korkusuzca savunmuş ilk ruhbanlardan biridir.” ifadesine yer

Barış Pınarı bölgesinde 11 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi

Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, “Geçit vermeyeceğiz! Terör örgütü PKK/YPG’nin Barış Pınarı bölgesindeki güvenlik ve huzur ortamını bozmaya yönelik sızma ve saldırı girişimi, kahraman komandolarımız tarafından önlendi. 11 PKK/YPG’li terörist başarılı bir operasyonla amaçlarına ulaşamadan etkisiz hale getirildi.” ifadelerine yer verildi.

https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?creatorScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&dnt=false&embedId=twitter-widget-0&features=eyJ0ZndfZXhwZXJpbWVudHNfY29va2llX2V4cGlyYXRpb24iOnsiYnVja2V0IjoxMjA5NjAwLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2hvcml6b25fdHdlZXRfZW1iZWRfOTU1NSI6eyJidWNrZXQiOiJodGUiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X3NwYWNlX2NhcmQiOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH0sInRmd192ZGxfY2hpcnBfMTI3OTQiOnsiYnVja2V0IjoidmRsX29ubHkiLCJ2ZXJzaW9uIjozfX0%3D&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1440948262408708097&lang=en&origin=https%3A%2F%2Fwww.aa.com.tr%2Ftr%2Fgundem%2Fbaris-pinari-bolgesinde-11-pkk-ypgli-terorist-etkisiz-hale-getirildi%2F2372666&sessionId=81bf069a654c5d517afcf42475322be277d7fa10&siteScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&theme=light&widgetsVersion=1890d59c%3A1627936082797&width=550px

Merkez Bankası politika faizini 100 baz puan indirdi

TCMB’den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu’nun, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 18’e düşürdüğü kaydedildi.

Duyuruda, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde aşılamanın hızlanmasının küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklediği belirtildi.

Aşılama oranlarındaki artışa rağmen salgında yeni varyantların küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tuttuğu ifade edilen duyuruda şunlar kaydedildi:

“Küresel talepteki hızlı toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatları üzerine olumsuz yansımaları görülmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını değerlendirmektedir. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.

Öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Aşılamanın toplumun geneline yayılarak hızlanması salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır. Olumlu dış talep koşulları ve uygulanmakta olan sıkı para politikası cari işlemler dengesini pozitif etkilemektedir. İhracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesi beklenmektedir. Cari işlemler dengesinde görülen iyileşme eğilimi fiyat istikrarı hedefi için önem arz etmektedir.”

“Para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesi yapılmış ve politika faizinde indirim yapılmasına karar verilmiştir”

Duyuruda, enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmelerinin etkili olduğu belirtildi.

Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğunun değerlendirilmekte olduğu vurgulanan duyuruda, “Diğer taraftan, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başlamıştır. Bunun yanında, bireysel kredilerin ılımlı seyre dönmesi için makroihtiyati politika çerçevesi güçlendirilmiştir.” ifadelerine yer verildi.

Duyuruda, Kurulun para politikasının etkileyebildiği talep unsurlarının çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdiği aktarıldı.

Bu çerçevede para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesinin yapıldığı ve politika faizinde indirim yapılmasına karar verildiği belirtilen duyuruda,

“TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.” değerlendirmelerine yer verildi.

Duyuruda, Para Politikası Kurulu Toplantı Özetinin beş iş günü içinde yayımlanacağı bildirildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Amerika F-35 konusunda maalesef dürüst davranmadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ile hasmane değil dostane ilişki sürdürme temennisinde olduklarını belirterek “Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 76’ncı Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere bulunduğu ABD’nin New York kentindeki Türkevi‘nde değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

BM Genel Kurul toplantılarının bu yıl ilk kez karma bir formatta gerçekleştiğini ve üye ülkelerin neredeyse üçte ikisinin, devlet ya da hükümet başkanı veya bakan düzeyinde fiziken katılım sağladığını anımsatan Erdoğan, önceki yıllardan farklı şekilde etkinliklerin bir bölümünün çevrim içi olarak icra edildiğini söyledi.

Bu kapsamda, BM Gıda Sistemleri Zirvesi’ne ve BM Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu Toplantısı’na video konferansla katıldıklarını dile getiren Erdoğan, Amerika’daki temasları kapsamında ilk olarak, 19 Eylül Pazar günü Türk-Amerikan ve Amerika Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlattı.

Erdoğan, bu toplantıda hem ABD’de yaşayan vatandaşlarla ve Müslümanlarla kucaklaştıklarını hem de daha adil bir dünya özlemini bir kez daha vurguladıklarını ifade etti.

Yeni Türkevi binasının resmi açılışını 20 Eylül’de yaptıklarını söyleyen Erdoğan, açılışta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, çok sayıda devlet ve hükümet başkanı ile dışişleri bakanıyla üst düzey yerli ve yabancı misafirin kendilerine eşlik ettiğini bildirdi. Erdoğan, “New York’un siluetine kazandırdığımız bu yeni başyapıtın Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum.” dedi.

Ziyareti kapsamında, pazartesi günü Dış Politika Derneği ve SETA DC tarafından düzenlenen etkinliğe katıldıklarını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıda, dış politika alanındaki değerlendirmelerini Amerika Birleşik Devletleri’nde düşünce dünyasının önde gelen temsilcileriyle paylaştıklarını, ayrıca çeşitli Amerikan basın yayın kuruluşlarının temsilcilerine de mülakat verdiklerini söyledi.

Erdoğan, ekonomi alanındaki temasları çerçevesinde, Türk-Amerikan İş Konseyi tarafından düzenlenen 11. Türkiye Yatırım Konferansı’na katıldıklarını, bu toplantıda da Amerikan iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkileri değerlendirdiklerini anlattı.

“İş birliği ve dayanışmanın önemini tekrar hatırlattık”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılış oturumundaki konuşmasına da değinen Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliği ilgilendiren meseleler hakkındaki görüşlerini açık yüreklilikle ortaya koyduklarını belirtti ve “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu, bunun için uluslararası topluma ne gibi sorumluluklar düştüğünü Genel Kurul kürsüsünden dile getirdik. İnsanlığın, salgın tehdidi ve tabii felaketler ile bunların ağır sonuçlarının cenderesi altında bunaldığı bir dönemde, iş birliği ve dayanışmanın önemini tekrar hatırlattık. Afganistan’daki son gelişmeler başta olmak üzere Suriye’den Libya’ya, Kudüs ve Filistin meselesinden Kafkasya’ya, Türkistan’dan Kıbrıs’a kadar geniş bir alanda ülkemizin yaklaşımlarını ifade ettik.” diye konuştu.

BM Genel Kurul kürsüsünden, Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecini tamamlayacakları müjdesini dünyayla ve Türkiye kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Dünyamızın bu hale gelmesinde en çok payı olanların, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunların çözümünde de en çok katkı sağlaması gerektiği görüşümüzü açıkça muhataplarımıza söyledik. Orman varlığını artıran, nispeten modern teknolojik altyapısı sayesinde oldukça düşük karbon salımı değerlerine sahip bir ülke olarak bu konuda da üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Ülkemize söz verilen desteklerin sağlanmasıyla birlikte ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen hususlara uygun adımlarımızı atacağız. Karbon nötr hedefini, 2053 vizyonumuzun ilk ve en önemli hedeflerinden biri olarak milletimize armağan ediyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum için gereken eylem planını da devreye almış bir ülke olarak, bu süreci başarıyla yürüteceğimize yürekten inanıyoruz.”

İkili görüşmeler

Erdoğan, ziyareti kapsamında pek çok devlet, hükümet, uluslararası kurum ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle görüşmeler yaptığını, bu çerçevede, BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra Hırvatistan, Slovenya, Gine Bissau, Polonya, Ukrayna, Finlandiya, Burundi ve Irak cumhurbaşkanları, Birleşik Krallık, Gürcistan ve Arnavutluk başbakanları, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı ve FIFA Başkanı ile görüştüğünü hatırlattı. Erdoğan, “Bir başka ifadeyle, Amerika’da bulunduğumuz süre zarfında toplam 14 ikili görüşmemiz oldu. Bu görüşmelerin, Genel Kurul’a hitabımın hemen ardından gerçekleşen biri hariç tamamına, Türkevi binamız ev sahipliği yaptı.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin ve temaslarının, güncel meselelere dair tutum ve önceliklerinin, uluslararası camianın dikkatine getirilmesi bakımdan son derece verimli olduğuna inandığını belirtti.

Afganistan

Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Türkiye’nin Afganistan’daki rolü ve stratejisinin ne olacağına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Burada önceki gün Amerika’nın önemli bir yayın organıyla yaptığımız mülakatta da söyledim; 20 yıl önce Amerika Afganistan’a niçin girdi? Afganistan’da ne işi vardı ve şimdi Afganistan’dan niye çıkıyor? Herhalde bunun bir bedelinin olması lazım? Ve bunca mülteci şu anda nereye gidecek? Türkiye’nin kapıları açması ve bunları kabul etmesi düşünülemez. Burası bizim için bir açık hava koridoru değil.” dedi.

Böyle bir şeyi kabullenmenin kolay olmadığını, bunun bir maliyeti ve bedelinin olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Amerika burada ‘Kapılar açılsın ve Afgan halkı Türkiye’ye girsin’ diyemez. Nitekim böyle bir şeye biz, açık da değiliz, müsaade de etmeyiz. Afgan halkı bizim için kardeş halktır. Tarihe dayalı bir geçmişimiz var fakat bu kuru kuruya bir kardeşlik olmuyor. Aynı şeyi biz Suriye’de de yaptık. Aynı durum Irak’ta oldu. Bunları böyle toparladığımız zaman, geçmişten alırsak girip çıkanla neredeyse 10 milyona varan bir sayı söz konusu. Şu anda bunun 5 milyonu Türkiye’de kaldı. Burada bu bedeli ödemesi gereken Amerika’dır. Amerika’nın bununla ilgili adımlar atması lazım. Fakat şu ana kadar böyle bir hava görünmüyor. Amerika’nın bu noktada kapıları açmak gibi bir derdi şu anda yok gibi. Fakat kapsayıcı, kuşatıcı bir yönetim Afganistan’da oluşursa, bu yönetimle bazı görüşmelerimiz olabilirse ve gerçekten sağlıklı bir iletişim kurabilirsek, bundan sonra ne olabileceğinin adımlarını bu görüşmelerden sonra atabiliriz.”

Türkiye’nin Afganistan’da altyapı ve üstyapı yatırımlarının olduğunu ve bu yatırımlardan rahatsız olmadıklarını, bundan sonraki süreçte de bu tür adımları atabileceklerini söyleyen Erdoğan, “Ama Taliban’ın şu andaki yaklaşım tarzına bakıldığında kucaklayıcı, kuşatıcı bir yönetim maalesef oluşmadı. Şu anda sadece bazı sinyaller geliyor; bazı değişikliklerin olabileceği, yönetimde bazı kuşatıcı, kapsayıcı bir havanın oluşacağı istikametinde. Bunu tabii daha henüz görmüş değiliz. Eğer böyle bir adım atılabilirse o zaman birlikte neler yapabileceğimizi kendileriyle görüşme, konuşma noktasına gidebiliriz. Kaldı ki kendi içlerinde de şu anda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bu sıkıntıları aşabilirlerse ve ondan sonra Türkiye ile bazı görüşmeler olursa, adımlar atılabilirse bunları nasıl gerçekleştiririz, nasıl bir yol haritası belirleriz, ona bakar, ona göre de Afganistan’la böyle bir adımı gerçekleştirmiş oluruz.” değerlendirmesinde bulundu.

BM’de reform önerisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitabında BM’nin, özellikle de Güvenlik Konseyi’nin kapsamlı bir reforma ihtiyacı olduğu yönündeki görüşünü dile getirdiği hatırlatılarak, “Bu konuda umutlu musunuz?” sorusu üzerine, “Tabii umutsuz bu işler olmaz. Yola çıkarken bir umutla yola çıkıyorsunuz ve tüm dünyaya, tüm insanlığa bir sinyal veriyorsunuz.” karşılığını verdi.

“Nedir bu sinyal?” diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Türkiye şöyle bakıyor; artık dünya Birinci Dünya Savaşı’nın şartlarında değil, İkinci Dünya Savaşı’nın şartlarında da değil. Öyleyse biz insanlığa bir sinyal verelim. 194 ülke hep birlikte bir dayanışma içerisinde olabilirsek, bu işin şartlarını zorlayabilirsek, tüm medya dünyası, STK’larla hep birlikte bu şartları zorlarsak o zaman yeniden bu daimi üyeler kendilerini kontrol etmek zorundadır. Bu 5 daimi üyenin iki dudağı arasında bir dünya düşünebilir miyiz, böyle bir şey olabilir mi? 10 geçici üye, 5 daimi üye, 15 kişi bir araya gelsinler, dünyayı istedikleri gibi yönlendirsinler; böyle bir şey olmaz! Zaten bundan, bu 10 geçici üye de şikayetçi. Çünkü onlara ‘Kaldır elini, indir elini’ diyorlar. Nasıl isterlerse öyle… Böyle bir şey olabilir mi? Zaten oradaki 10 geçici üye de vitrin süsü olduğunu biliyor. Artık onlar da herhalde vitrin süsü olmaktan nedamet getirmektedir. O zaman öyle bir adım atalım ki, bu adımı atmakla bir defa daimi üyeleri zorlamamız lazım. Türkiye olarak biz zorlayacağız ve zorluyoruz.”

Bütün uluslararası toplantılarda da bunu dile getirdiklerini ve buna devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Geçici üyelere de diyoruz ki, ‘Siz de zorlayın.’ Afrika’ya sesleniyoruz; ‘Afrika sen hep böyle mi gideceksin? Geçici üye olarak Birleşmiş Milletlerde bulunmak suretiyle ne yapıyorsunuz? Yapabildiğiniz bir şey var mı? Herhangi bir şeyi, oyunu değiştirebiliyor musunuz?’ Yok. Öyleyse bu oyunu değiştirebilmek için biz diyoruz ki ‘Gelin hepinizin daimi üye olma şansınız olsun.’ Yani bunların hiç umursamadığı herhangi bir Afrika ülkesi bile BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olma şansına sahip olmalı. Bunu başarabildiğimiz zaman dünyadaki tüm devletlere gerçekten bir hak teslim edilmiş olur. Aksi takdirde, böyle bir dünya, yaşanılır bir dünya değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, reformun, öncelikli olarak Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisinin kaldırılmasından başlaması gerektiğini önerdiği hatırlatılarak, “Diğer üyeleri bir araya getirip bu yönde bir uzlaşı sağlamak için siz bir adım atacak mısınız?” şeklindeki soru üzerine, “O radikal adımı zaten orada söylüyorum. Nedir o radikal adım? Bu konuda, 5 daimi üye dışındaki 189 ülkenin tamamı eğer kararlı adım atacak olursa o zaman biz bu daimi üyeleri köşeye sıkıştıracağız. Bu daimi üyeleri köşeye sıkıştırmak için bunun bir yol haritası var. Bu yol haritası nedir? Bu konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna yazılı dayatmalarla ve dünyada yoğun bir kovalamacayla, icabında olağanüstü genel kurul toplamak suretiyle bazı adımları atma şansını yakalayabiliriz.” yanıtını verdi.

Türkiye-ABD ilişkileri

Afganistan ve Suriye bağlamında Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrini nasıl gördüğünün sorulması üzerine ise Erdoğan, “Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem. Niye? Bakın biz F-35’leri aldık, 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ve bu F-35’ler bize teslim edilmedi. Amerika önce bunu bir defa halletmeli. Bize S-400 konusunu bahane edip F-35‘leri vermemek, her şeyden önce bir defa devletler arası ilişkilerde ne diplomasi noktasında ne de münasebetler noktasında bir kimlik ortaya koymaktır. Amerika’nın önce bunu bir defa düzeltmesi lazım.” dedi.

Erdoğan, uluslararası hukuka dayalı olarak ne yapılması gerekiyorsa yapacaklarını vurgulayarak, “Bize sürekli S-400’ü dayatmalarını bir defa bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bizim için S-400 işi bitmiştir. Buradan geri adım atmamız da mümkün değil. Amerika’nın bunu uluslararası diplomaside, ilişkilerde doğru bir yere oturtması gerekir. Ama şu ana kadar bunu oturtamadılar. Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz, duruşumuz dürüsttür ama Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor.” diye konuştu.

“Sayın Biden ile iyi başladık diyemem”

Türkiye ile Amerika arasında 20 milyar dolar civarında ticaret hacmi bulunduğunu ve bunun artmasını arzu ettiklerini belirten Erdoğan, savunma sanayisine yönelik adımlar attıklarını ve atmaya da devam edeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şunu da bilmeleri gerekir ki artık eski Türkiye de yok. Bu Türkiye başka bir Türkiye. Savunma sanayisinde de biz her geçen gün daha ileri gidiyoruz, daha ileri gideceğiz. Ama yarın ‘Niçin F-35’i almıyorsun?’ diyemezler. Vermezsen almayız. O zaman biz daha başka kapılara da müracaat ederiz. Burada CBS ile yaptığım röportajda onlara da onu söyledim. ‘Yani başka yerlerden almayı mı düşünüyorsunuz?’ diye sordu. ‘Gerekirse alırız’ dedim. Sen bana şimdi Patriot vermeyeceksin, ondan sonra biz S-400’ü aldığımızda ‘Niye S-400’ü aldın?’ diyeceksin. Türkiye, kendi savunmasına yönelik ne gerekiyorsa onu alır. Gerekirse bunları üretmeye de başlar. Zaten şu anda başladık. Bundan sonra bunu daha da ileri safhalara taşıyacağız. İnşallah kendi insansız savaş uçaklarımızı da üreteceğiz. Bunu da görecekler. Bu adımları da inşallah atıyoruz. Temennim odur ki iki NATO ülkesi olarak birbirimize hasmane değil, dostane davranalım. Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, sayın Obama ile iyi çalıştım, sayın Trump ile iyi çalıştım ama sayın Biden ile iyi başladık diyemem.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı ülkelerin Afganistan, Suriye ve düzensiz göç gibi konularda sorumluluktan kaçtığı belirtilerek, “Özellikle ABD yönetimi her ne kadar görünürde diplomasi vurgusu yapsa da adeta ‘benden sonrası tufan’ havasında. Mevcut resmi nasıl yorumluyorsunuz?” sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:

“Tabii kendisi ‘Benden sonrası tufan’ dediyse, aynı şeyi ona da söylerler. Amerika şu anda eğer Afganistan’da bir şekillendirme yapamadıysa burada düşünmek lazım. Şu anda Afganistan’da Amerika’nın bir yönlendirme veya bir şekillendirme durumu olmuştur diyebilir miyiz? Hayır. İşte her şeyi bıraktı, gidiyor. Ama şimdi bir bedel çıkacak ortaya. Bu bedel nedir? Şu anda Taliban’ın elindeki silahlara baktığınız zaman, bu silahlar Amerika’nın silahları. Dolayısıyla bu bedeli de ödemek durumunda kalacaktır. Buradan bir yere daha geliyorum. Sayın Trump döneminde binlerce tır silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Bunları ben sayın Trump’a defalarca ifade ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti, saati geldiğinde de söylenmesi gereken neyse onu da kendilerine söyleriz.”

Paris İklim Anlaşması‘nın Meclis onayına sunulacağına yönelik açıklamaları ile Türkiye’nin bu konuda çekinceleri bulunduğu hatırlatılarak, “Türkiye çekincelerinden vaz mı geçti? Yoksa karşı tarafta bir tutum değişikliği mi oldu? Yoksa bu süreci zorlayacak yeni bir sürecin başlangıcından mı bahsediyoruz?” sorusu üzerine Erdoğan, “Biz bu tutumdan vazgeçmiş değiliz. Böyle bir şey yok.” karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile üçlü konferans yaptıklarını anımsatarak şunları söyledi:

“Bu üçlü konferansta da biz dedik ki ‘Türkiye gelişmiş ülkeyse ayrı değerlendirmek lazım. Eğer gelişmekte olan ülkeler kategorisindeyse ayrı değerlendirmemiz lazım. Her şeyden önce bunun kararını vermeniz lazım. Bu karara göre de bize yapmanız gereken ödemeyi de yapmanız lazım.’ Tabii o zaman bunlar bu ödemeyi yapacaklarını söylüyorlardı ama bu olmadı. Şu anda geldiğimiz noktada ise tabii bütün incelemeleri ilgili arkadaşlar yapacaklar ve Meclisin açılmasıyla birlikte de biz bunu Meclise taşıyacağız. Meclise taşıyarak bu süreci özellikle Glasgow’da gündeme getireceğiz ve Türkiye olarak iklim değişikliği noktasında düşüncemizi Glasgow’da vereceğimiz mesajlarla da ortaya koyacağız.”

Putin ile görüşme

Erdoğan, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde son dönemdeki saldırılar ve 29 Eylül’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceği hatırlatılarak, “Bu konuda nasıl mesajlar vermeyi düşünüyorsunuz? Bu zirveden herhangi bir sonuç bekliyor muyuz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine Putin ile yapacakları ikili görüşmenin önem arz ettiğini bildirdi.

Heyetler arası görüşmenin olmayacağını yalnızca Putin’le ikili görüşme yapacaklarını belirten Erdoğan, “Bu tabii sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi kendileriyle konuşacağız. Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabii Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız.” dedi.

Türkiye ve Rusya’nın bölgede önemli iki ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Önemli iki ülke derken bir şeyi daha ifade etmem lazım; biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik. Ticaret hacmine baktığımız zaman iyi bir konumdayız ve sürekli ilerleyen bir ticaret hacmi var. Suriye’deki gelişmeleri daha iyi bir konuma taşıma noktasında zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunu da gerek şahsım gerek Savunma Bakanı’m, gerek Dışişleri Bakanı’m, attığımız adımlarla hemen telafi edebiliyoruz. Örneğin sayın Putin, Azerbaycan’da eğer devlet adamlığını tam manasıyla ortaya koymamış olsaydı, Azerbaycan’dan bu şekilde çıkılmazdı. Ama bunu ortaya isabetli kararlarla koyduğu için Azerbaycan’dan çok çok olumlu bir şekilde çıkma şansını yakaladık.” değerlendirmesinde bulundu.

“Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah yapacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’da yoğun bir çalışmanın devam ettiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin sayın İlham Aliyev istediği anda istediği gibi rahatlıkla sayın Putin’le görüşüyor, konuşuyor. Ben, hakeza öyle… Çok kısa sürelerde irtibatlarımızı kurup görüşmelerimizi yapabiliyoruz. Tabii, çok daha önemlisi, şu anda attığımız adımlarla biz Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah yapacağız. Buna demir yolu da dahil. Bu yolun yapımı çok çok önemli bir adım olacak. Bizim 5’li veya 6’lı platform dediğimiz olay vardı. Şu anda bu konuyla ilgili de Paşinyan’dan olumlu sinyaller geliyor. Şimdi bu olumlu sinyallerle beraber bu konuda da bazı adımları atacağız. Yani bölgeyi barış noktasında da iyi bir konuma taşıma fırsatını inşallah yakalamış olacağız. Ay sonunda sayın Putin’le yapacağımız görüşmede bunlar da tabii konunun içinde yer alacak. Böylece Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız.”

Almanya’daki seçim

Erdoğan, Almanya’da pazar günü seçimlerin yapılacağı belirtilerek Başbakan Merkel’in Avrupa’da en uzun görev yapan liderlerden biri olduğunun söylenmesi üzerine, “Benim kadar olmadı…” karşılığını verdi.

Merkel’in Türkiye ve Avrupa üzerindeki ilişkilerdeki etkisini nasıl değerlendirdiğine yönelik bir soru üzerine Erdoğan şöyle devam etti:

“Şunu açık ve net söylemem lazım; bizim Merkel’le, Schröder’den sonra olumlu bir sürecimiz oldu ama Alman şansölyeleri içerisinde en başarılı yönetim tarzı Schröder’le oldu. Schröder’le bizim münasebetlerimiz gerçekten çok çok farklıydı. Tabii Schröder’den sonra Şansölye Merkel ile münasebetlerimizde de ilişkilerimiz fena değildi. Sık sık arar, sık sık ararım. O şekilde bu süreci işlettik, çalıştırdık. Tabii şu anda, yani Armin Laschet alır almaz bilemiyorum ama Armin Laschet ile de ikili münasebetlerimiz iyiydi.

Temennim odur ki gerçekten gerek Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları ile alakalı gerekse Türkiye-Almanya ilişkilerindeki bundan sonraki süreci zengin kılacak bir iktidar iş başına gelsin. Çünkü bizim orada çok ciddi sayıda bir insan potansiyelimiz var ve bu insanlar orada çile çekmesinler. Böylece yeni bir süreci Türkiye-Almanya ilişkilerinde inşallah güçlü kılacak bir iktidarla devam ettirelim. Bu konuda da kim olursa biz onunla her zaman ilişkilerimizi, geleceğe çok çok güçlü şekilde sürdürmüş oluruz. Mesela attığımız bazı adımlar vardı. Savunma sanayisine yönelik Almanya’yla ilişkilerimiz vardı. Daha da önemlisi şu anda denizaltı gemilerinin makinelerinin aksamıyla alakalı attığımız adımlar vardı. Şimdi bu adımların başarılı bir şekilde sürmesi ve savunma sanayisinde de bunlarla beraber bizim güçlü yürümemiz, Türkiye-Almanya ilişkilerinde çok farklı bir yere isabet edecektir diye düşünüyorum. ‘Her iki ülke için hayırlı olan iktidar hangisi ise o iş başına gelsin.’ diyorum.”

Sosyal medya düzenlemesi

Sosyal medya düzenlemesine yönelik çalışmanın hangi aşamada olduğu ve hangi adımların atılmasının planlandığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bununla ilgili çalışmaların sürdüğünü, Meclisin açılmasıyla birlikte de TBMM’ye sunulacağını bildirdi.

Erdoğan, “Böylece sosyal medya konusundaki atacağımız adımların ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çünkü sosyal medyanın maalesef tahribatı çok açık ve net ortada. Bu tahribatın artık bitmesinden yanayım. Artık bu tahribatı bitirmenin vaktinin geldiğine inanıyorum.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “HDP eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ‘Kürt sorununda çözümün adresi İmralı’dır.’ açıklaması yaptı. Selahattin Demirtaş’ın da bir açıklaması oldu, o da HDP’yi işaret etti. Sayın Kılıçdaroğlu da bu yönde bir açıklama yaptı; ‘Kürt sorununu HDP çözer.’ dedi. Seçimlerin yaklaşmasına yakın bir dönemde bu tür ittifaklar, bu tür açıklamalar nasıl değerlendirilir? Bir de HDP kendi arasında ikiye mi bölünüyor?” sorusu üzerine şunları kaydetti:

“Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Varsın onlar bu şekilde yola devam etsinler; yani HDP midir, şu mudur, bu mudur… Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve Cumhur İttifakı olarak da biz bu çözümün mücadelesini sürdürüyoruz. Çünkü bizim şu anda kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var ve bununla da bu yolda devam ediyoruz. ‘Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur…’ Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim.”

Muhalefetin KHK’liler ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile ilgili açıklamaları hatırlatılarak, “Muhalefetin bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine Erdoğan şunları söyledi:

“Bir defa KHK ile ilgili ‘Ben bu işi çözeceğim.’ diyen kim? Ana muhalefetin başındaki zat. Sen ne zamandan beri yargı oldun? Bu yargının konusu. Bununla ilgili adımı yargı atar. Sana ne oluyor? Kim sana bu yetkiyi verdi? Velev ki iktidar olsan -böyle bir şansın var mı, yok mu o da ayrı- yargının yetkilerini elinden sen nasıl alıyorsun? Öyle bir şey var mı? Şu anda bunlar tamamen yargının kontrolü altında olan, yargının iradesinde olan bir konu. Adam öyle atıyor ki bazıları da buna inanıyor. Bunu kabullenmek asla mümkün değil. KHK ile ilgili konularda zaten zaman zaman yargıda bu gelişmeleri takip eden, kontrol eden bazı kararları da kesinlikle görüyoruz.

Ali Erbaş hocamızla ilgili konuya gelince… Bir defa ana muhalefetin Ali Erbaş hocamıza, Diyanet İşleri Başkanı’mıza bu denli hakaret etmeye ne hakkı ne yetkisi vardır. Bu densizliktir, terbiyesizliktir. Zaten CHP’nin cemaziyelevveli de hep bizim din adamlarımıza hakaretle geçmiştir. Şimdi de aynısını Diyanet İşleri Başkanı’mıza hakaretle yürütüyorlar. Ama şunu bilsinler ki Diyanet İşleri Başkanı’mız yalnız değildir. Diyanet İşleri Başkanı’mız CHP’nin bu kendini bilmez tiplerinin hiçbir zaman muhatabı da olmamıştır, olmayacaktır. Diyanet İşleri Başkanı’mızı bu noktada biz asla yalnız bırakmayız. O makam önemli bir makamdır. Dolayısıyla bu makama hakaret edenler, bu ülkede dinini, diyanetini bilenlere hakaret etmiş olurlar. Yeni ortaya çıkmış olan birisi daha var; o da böyle sallayıp sallayıp duruyor. Dur bakalım; daha parti olduğun bile değil. Ana muhalefetle beraber bir şeyler yapıyorlar.”

“Zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizzat ilgileneceğini söylediği fahiş fiyat konusundaki problem başlıkları ve izlenecek yol haritasına ilişkin soruya, “Bu konuda kısmen özellikle bu zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var. Bu sınırsız uygulamalar karşısında biz de Ticaret Bakanlığı olarak bunların üzerine üzerine gideceğiz. Zincir marketlerin bu uygulamalarıyla mücadelede Ticaret Bakanlığımız gerekli olan her türlü tedbiri alıyor, alacak ve bunlara da gerekli operasyonları yapacaktır.” yanıtını verdi.

“Tek problem zincir marketler mi?” ifadesi üzerine ise Erdoğan, “Ağırlıklı olarak iş orada toplanıyor. Bütün üreticiden tüketiciye olan yerde zincir marketlerin buradaki yoğun ürünleri toparlaması… Bu da 5 tane zincir market. Bunlar bütün o ürünü toparlıyor. Bu 5 tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar altüst oluyor. Bunlar eğer bu noktada daha adil davranırlarsa hem vatandaş uygun fiyatla ürün alabilecektir hem de üretici şu an itibarıyla kazanımını, parasını zamanında alma şansına ulaşacaktır.” dedi.

Türkiye’de 28 bin 168 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı, 242 kişi hayatını kaybetti

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından “Günlük Koronavirüs Tablosu”nu paylaştı.

Buna göre, son 24 saatte 351 bin 655 Kovid-19 testi yapıldı, 28 bin 168 kişinin testi pozitif çıktı, 242 kişi yaşamını yitirdi, iyileşenlerin sayısı ise 23 bin 96 oldu.

18 yaş üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 68,91, birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 85,51 olarak kayıtlara geçti.

Türkiye’de bugüne kadar yapılan aşı sayısı toplamda 106 milyon 492 bin 764’e yükseldi. Kovid-19 salgınıyla mücadele kapsamında son 24 saatte toplam 426 bin 502 doz aşı uygulandı.

En az iki doz aşı uygulananların oranı en yüksek 10 il Kırklareli, Muğla, Amasya, Eskişehir, Çanakkale, Edirne, Ordu, Balıkesir, Burdur ve İzmir oldu.

https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?creatorScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&dnt=false&embedId=twitter-widget-0&features=eyJ0ZndfZXhwZXJpbWVudHNfY29va2llX2V4cGlyYXRpb24iOnsiYnVja2V0IjoxMjA5NjAwLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2hvcml6b25fdHdlZXRfZW1iZWRfOTU1NSI6eyJidWNrZXQiOiJodGUiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X3NwYWNlX2NhcmQiOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH19&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1440723849927020553&lang=en&origin=https%3A%2F%2Fwww.aa.com.tr%2Ftr%2Fkoronavirus%2Fturkiyede-28-bin-168-kisinin-kovid-19-testi-pozitif-cikti-242-kisi-hayatini-kaybetti%2F2372285&sessionId=ad47f79f128771c04106d9b9e62e94efb85286dc&siteScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&theme=light&widgetsVersion=1890d59c%3A1627936082797&width=550px

En az iki doz aşı yapılanların oranının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Mardin, Bitlis, Batman, Muş, Diyarbakır, Siirt, Şırnak, Ağrı ve Bingöl olarak sıralandı.

“İkinci dozla sonuç almaya başlıyoruz”

Bakan Koca, paylaşımında, Türkiye genelinde 18 yaş ve üzeri nüfusta iki doz aşı olma oranının yüzde 68,91’e ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:

“Sadece 7 ilde bu oran yüzde 75’in üzerinde. İki doz aşıda, il bazında en düşük oranımızsa yüzde 42,5. İlk doz başlangıç, ikinci dozla sonuç almaya başlıyoruz. Kovid-19 tablosuna karşı aşılarımızı hemen yaptıralım.”

TOGG CEO’su Karakaş: TOGG, çip ve batarya krizine takılmayacak

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) Üst Yöneticisi (CEO) Gürcan Karakaş, çip krizinin bir sene daha süreceğini tahmin ettiklerini belirterek, “Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine takılmayacağız.” dedi.

Karakaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katılımıyla TEKNOFEST’te yer alan TOGG standında gerçekleştirilen basın toplantısında yaptığı açıklamada, TOGG olarak Türkiye’nin teknoloji festivalinde bir teknoloji şirketi olarak yer aldıklarını söyledi.

Karakaş, “Burada yeni nesil teknolojilerin uygulandığı, artık otomobilden fazlası olarak adlandırdığımız akıllı cihazımızı sergilediğimiz, aynı zamanda doğuştan elektrikli akıllı cihazı gerçekten teknoloji ürünü yapan batarya teknolojilerini de yanında sergileyerek vatandaşlarımızın dikkatine sunduk.” dedi.

“Dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette”

Geleceğin dünyasında batarya teknolojilerine, güç elektroniğine sahip olmayan şirketlerin, teknolojiye sahip olamadığını belirten Karakaş, şunları kaydetti:

“Planladığımız noktadayız. Canlı yayından TOGG TV’den 24 saat izlenebilecek şekilde tesisimizin adım adım tamamlandığı görülüyor. Planlar doğrultusunda 2022’nin sonunda seri üretime hazır olacak şekilde çalışmalarımızı yapıyoruz. Sorumluluğun farkındayız. Heyecan ve enerji bize gece gündüz, uykusuz da olsak müthiş bir enerji veriyor.

İlk aracımız, C segmentinde bir SUV. Regülasyonlar nedeniyle ufak tefek farklılıklar olabilir ama bu tasarımın niteliğini değiştirecek boyutta değişiklikler değil. Çip krizi var. Çip krizinin sebeplerini de biliyoruz. Bu krizin bir sene daha süreceğini tahmin ediyoruz. Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Tüm dünyada herkes daha fazla elektrikli araç üretmek için koştururken, dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine takılmayacağız.”

Kanarya Adaları’nda aktif hale gelen yanardağda patlamaların şiddeti arttı

Kanarya Adaları grubundaki en küçük adalardan biri olan ve volkanik bir coğrafyaya sahip La Palma’da, Cumbre Vieja Yanardağı’ndaki patlamalardan dolayı bölgeden tahliye edilenlerin sayısı 6 bini geçti.

https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?creatorScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&dnt=false&embedId=twitter-widget-0&features=eyJ0ZndfZXhwZXJpbWVudHNfY29va2llX2V4cGlyYXRpb24iOnsiYnVja2V0IjoxMjA5NjAwLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2hvcml6b25fdHdlZXRfZW1iZWRfOTU1NSI6eyJidWNrZXQiOiJodGUiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X3NwYWNlX2NhcmQiOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH19&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1440616871808708608&lang=en&origin=https%3A%2F%2Fwww.aa.com.tr%2Ftr%2Fdunya%2Fkanarya-adalarinda-aktif-hale-gelen-yanardagda-patlamalarin-siddeti-artti%2F2371792&sessionId=fbb92ee40deee2d965896a952d8010afa91bf00d&siteScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&theme=light&widgetsVersion=1890d59c%3A1627936082797&width=550px

Yerel yönetim kaynakları, 19 Eylül’den bu yana aktif durumda olan yanardağdan lav akışının ortalama yüksekliğinin 6 metreyi bulduğunu ve şimdiye kadar günde 6 bin ila 9 bin ton kükürt dioksit yayıldığını belirtti.

Denize doğru ilerleyen lavlar şimdiye kadar 320 evi yakıp geçerken, bölgede sadece 4 günde oluşan maddi hasarın 400 milyon avroyu bulduğu kaydedildi.

Yanardağ çevresindeki, 300’ü muz ağaçları olmak üzere şimdiye kadar toplam 400 hektarlık tarım alanının yandığı bildirildi.

Adada 7 yol trafiğe tamamen kapatılırken, lavların akış yönünde bulunan 4 ilçede okullarda eğitim öğretime ara verildi.

Bölge halkı, her geçen gün endişelerinin arttığı ve duygularının paniğe dönüşmeye başladığı yönünde basına açıklama yaptı.

Bölgedeki yardım, kurtarma ve kontrol çalışmalarına Askeri Acil Müdahale Birliği, 30 araç ve 67 personel ile destek veriyor.

Diğer yandan Kanarya Adaları Volkanik Araştırmalar Enstitüsü, Cumbre Vieja Yanardağı’ndaki patlamaların 24 ile 84 gün arasında sürmesinin öngörüldüğünü açıkladı.

Enstitü yetkilileri, yanardağın barındırdığı magma miktarının 17 ila 20 milyon metreküp arasında olduğunun tahmin edildiği bilgisini paylaştı.

Lavların günlük ortalama 700 metre ilerlediğini belirten uzmanlar, mevcut şartlarda lavların denize ulaşmasının iki hafta sürebileceğini ifade etti.

Uzmanlar, lavların denize dökülmesi halinde şiddetli patlamaların olacağı ve kimyasal reaksiyonlardan çıkacak gazların bölge halkı için tehlike arz edeceği uyarısında bulundu.

İspanya’daki sol koalisyon hükümeti de La Palma’nın felaket bölgesi ilan edileceği ve gerekli yardımların kısa sürede ulaştırılacağı açıklamasında bulundu.

Kral 6. Felipe’nin de yarın bölgeye giderek, çalışmalar hakkında bilgi alıp, yetkililerle görüşeceği bildirildi.

Cumbre Vieja yanardağının aktif duruma geçmesinden önceki bir haftalık sürede bölgede 21 binden fazla deprem meydana gelmişti.

İspanya’da en son yanardağ patlaması 1971 yılında, La Palma Adası’nın güneyindeki Teneguia Yanardağı’nda olmuştu.