Merkez Bankası politika faizini 100 baz puan indirdi

TCMB’den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu’nun, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 18’e düşürdüğü kaydedildi.

Duyuruda, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde aşılamanın hızlanmasının küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklediği belirtildi.

Aşılama oranlarındaki artışa rağmen salgında yeni varyantların küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tuttuğu ifade edilen duyuruda şunlar kaydedildi:

“Küresel talepteki hızlı toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatları üzerine olumsuz yansımaları görülmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını değerlendirmektedir. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.

Öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Aşılamanın toplumun geneline yayılarak hızlanması salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır. Olumlu dış talep koşulları ve uygulanmakta olan sıkı para politikası cari işlemler dengesini pozitif etkilemektedir. İhracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesi beklenmektedir. Cari işlemler dengesinde görülen iyileşme eğilimi fiyat istikrarı hedefi için önem arz etmektedir.”

“Para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesi yapılmış ve politika faizinde indirim yapılmasına karar verilmiştir”

Duyuruda, enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmelerinin etkili olduğu belirtildi.

Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğunun değerlendirilmekte olduğu vurgulanan duyuruda, “Diğer taraftan, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başlamıştır. Bunun yanında, bireysel kredilerin ılımlı seyre dönmesi için makroihtiyati politika çerçevesi güçlendirilmiştir.” ifadelerine yer verildi.

Duyuruda, Kurulun para politikasının etkileyebildiği talep unsurlarının çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdiği aktarıldı.

Bu çerçevede para politikası duruşunda güncellemeye ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesinin yapıldığı ve politika faizinde indirim yapılmasına karar verildiği belirtilen duyuruda,

“TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.” değerlendirmelerine yer verildi.

Duyuruda, Para Politikası Kurulu Toplantı Özetinin beş iş günü içinde yayımlanacağı bildirildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Amerika F-35 konusunda maalesef dürüst davranmadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ile hasmane değil dostane ilişki sürdürme temennisinde olduklarını belirterek “Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 76’ncı Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere bulunduğu ABD’nin New York kentindeki Türkevi‘nde değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

BM Genel Kurul toplantılarının bu yıl ilk kez karma bir formatta gerçekleştiğini ve üye ülkelerin neredeyse üçte ikisinin, devlet ya da hükümet başkanı veya bakan düzeyinde fiziken katılım sağladığını anımsatan Erdoğan, önceki yıllardan farklı şekilde etkinliklerin bir bölümünün çevrim içi olarak icra edildiğini söyledi.

Bu kapsamda, BM Gıda Sistemleri Zirvesi’ne ve BM Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu Toplantısı’na video konferansla katıldıklarını dile getiren Erdoğan, Amerika’daki temasları kapsamında ilk olarak, 19 Eylül Pazar günü Türk-Amerikan ve Amerika Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlattı.

Erdoğan, bu toplantıda hem ABD’de yaşayan vatandaşlarla ve Müslümanlarla kucaklaştıklarını hem de daha adil bir dünya özlemini bir kez daha vurguladıklarını ifade etti.

Yeni Türkevi binasının resmi açılışını 20 Eylül’de yaptıklarını söyleyen Erdoğan, açılışta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, çok sayıda devlet ve hükümet başkanı ile dışişleri bakanıyla üst düzey yerli ve yabancı misafirin kendilerine eşlik ettiğini bildirdi. Erdoğan, “New York’un siluetine kazandırdığımız bu yeni başyapıtın Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum.” dedi.

Ziyareti kapsamında, pazartesi günü Dış Politika Derneği ve SETA DC tarafından düzenlenen etkinliğe katıldıklarını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıda, dış politika alanındaki değerlendirmelerini Amerika Birleşik Devletleri’nde düşünce dünyasının önde gelen temsilcileriyle paylaştıklarını, ayrıca çeşitli Amerikan basın yayın kuruluşlarının temsilcilerine de mülakat verdiklerini söyledi.

Erdoğan, ekonomi alanındaki temasları çerçevesinde, Türk-Amerikan İş Konseyi tarafından düzenlenen 11. Türkiye Yatırım Konferansı’na katıldıklarını, bu toplantıda da Amerikan iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkileri değerlendirdiklerini anlattı.

“İş birliği ve dayanışmanın önemini tekrar hatırlattık”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılış oturumundaki konuşmasına da değinen Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliği ilgilendiren meseleler hakkındaki görüşlerini açık yüreklilikle ortaya koyduklarını belirtti ve “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu, bunun için uluslararası topluma ne gibi sorumluluklar düştüğünü Genel Kurul kürsüsünden dile getirdik. İnsanlığın, salgın tehdidi ve tabii felaketler ile bunların ağır sonuçlarının cenderesi altında bunaldığı bir dönemde, iş birliği ve dayanışmanın önemini tekrar hatırlattık. Afganistan’daki son gelişmeler başta olmak üzere Suriye’den Libya’ya, Kudüs ve Filistin meselesinden Kafkasya’ya, Türkistan’dan Kıbrıs’a kadar geniş bir alanda ülkemizin yaklaşımlarını ifade ettik.” diye konuştu.

BM Genel Kurul kürsüsünden, Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecini tamamlayacakları müjdesini dünyayla ve Türkiye kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Dünyamızın bu hale gelmesinde en çok payı olanların, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunların çözümünde de en çok katkı sağlaması gerektiği görüşümüzü açıkça muhataplarımıza söyledik. Orman varlığını artıran, nispeten modern teknolojik altyapısı sayesinde oldukça düşük karbon salımı değerlerine sahip bir ülke olarak bu konuda da üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Ülkemize söz verilen desteklerin sağlanmasıyla birlikte ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen hususlara uygun adımlarımızı atacağız. Karbon nötr hedefini, 2053 vizyonumuzun ilk ve en önemli hedeflerinden biri olarak milletimize armağan ediyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum için gereken eylem planını da devreye almış bir ülke olarak, bu süreci başarıyla yürüteceğimize yürekten inanıyoruz.”

İkili görüşmeler

Erdoğan, ziyareti kapsamında pek çok devlet, hükümet, uluslararası kurum ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle görüşmeler yaptığını, bu çerçevede, BM Genel Sekreteri’nin yanı sıra Hırvatistan, Slovenya, Gine Bissau, Polonya, Ukrayna, Finlandiya, Burundi ve Irak cumhurbaşkanları, Birleşik Krallık, Gürcistan ve Arnavutluk başbakanları, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı ve FIFA Başkanı ile görüştüğünü hatırlattı. Erdoğan, “Bir başka ifadeyle, Amerika’da bulunduğumuz süre zarfında toplam 14 ikili görüşmemiz oldu. Bu görüşmelerin, Genel Kurul’a hitabımın hemen ardından gerçekleşen biri hariç tamamına, Türkevi binamız ev sahipliği yaptı.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin ve temaslarının, güncel meselelere dair tutum ve önceliklerinin, uluslararası camianın dikkatine getirilmesi bakımdan son derece verimli olduğuna inandığını belirtti.

Afganistan

Erdoğan, değerlendirmelerinin ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Türkiye’nin Afganistan’daki rolü ve stratejisinin ne olacağına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Burada önceki gün Amerika’nın önemli bir yayın organıyla yaptığımız mülakatta da söyledim; 20 yıl önce Amerika Afganistan’a niçin girdi? Afganistan’da ne işi vardı ve şimdi Afganistan’dan niye çıkıyor? Herhalde bunun bir bedelinin olması lazım? Ve bunca mülteci şu anda nereye gidecek? Türkiye’nin kapıları açması ve bunları kabul etmesi düşünülemez. Burası bizim için bir açık hava koridoru değil.” dedi.

Böyle bir şeyi kabullenmenin kolay olmadığını, bunun bir maliyeti ve bedelinin olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Amerika burada ‘Kapılar açılsın ve Afgan halkı Türkiye’ye girsin’ diyemez. Nitekim böyle bir şeye biz, açık da değiliz, müsaade de etmeyiz. Afgan halkı bizim için kardeş halktır. Tarihe dayalı bir geçmişimiz var fakat bu kuru kuruya bir kardeşlik olmuyor. Aynı şeyi biz Suriye’de de yaptık. Aynı durum Irak’ta oldu. Bunları böyle toparladığımız zaman, geçmişten alırsak girip çıkanla neredeyse 10 milyona varan bir sayı söz konusu. Şu anda bunun 5 milyonu Türkiye’de kaldı. Burada bu bedeli ödemesi gereken Amerika’dır. Amerika’nın bununla ilgili adımlar atması lazım. Fakat şu ana kadar böyle bir hava görünmüyor. Amerika’nın bu noktada kapıları açmak gibi bir derdi şu anda yok gibi. Fakat kapsayıcı, kuşatıcı bir yönetim Afganistan’da oluşursa, bu yönetimle bazı görüşmelerimiz olabilirse ve gerçekten sağlıklı bir iletişim kurabilirsek, bundan sonra ne olabileceğinin adımlarını bu görüşmelerden sonra atabiliriz.”

Türkiye’nin Afganistan’da altyapı ve üstyapı yatırımlarının olduğunu ve bu yatırımlardan rahatsız olmadıklarını, bundan sonraki süreçte de bu tür adımları atabileceklerini söyleyen Erdoğan, “Ama Taliban’ın şu andaki yaklaşım tarzına bakıldığında kucaklayıcı, kuşatıcı bir yönetim maalesef oluşmadı. Şu anda sadece bazı sinyaller geliyor; bazı değişikliklerin olabileceği, yönetimde bazı kuşatıcı, kapsayıcı bir havanın oluşacağı istikametinde. Bunu tabii daha henüz görmüş değiliz. Eğer böyle bir adım atılabilirse o zaman birlikte neler yapabileceğimizi kendileriyle görüşme, konuşma noktasına gidebiliriz. Kaldı ki kendi içlerinde de şu anda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bu sıkıntıları aşabilirlerse ve ondan sonra Türkiye ile bazı görüşmeler olursa, adımlar atılabilirse bunları nasıl gerçekleştiririz, nasıl bir yol haritası belirleriz, ona bakar, ona göre de Afganistan’la böyle bir adımı gerçekleştirmiş oluruz.” değerlendirmesinde bulundu.

BM’de reform önerisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitabında BM’nin, özellikle de Güvenlik Konseyi’nin kapsamlı bir reforma ihtiyacı olduğu yönündeki görüşünü dile getirdiği hatırlatılarak, “Bu konuda umutlu musunuz?” sorusu üzerine, “Tabii umutsuz bu işler olmaz. Yola çıkarken bir umutla yola çıkıyorsunuz ve tüm dünyaya, tüm insanlığa bir sinyal veriyorsunuz.” karşılığını verdi.

“Nedir bu sinyal?” diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:

“Türkiye şöyle bakıyor; artık dünya Birinci Dünya Savaşı’nın şartlarında değil, İkinci Dünya Savaşı’nın şartlarında da değil. Öyleyse biz insanlığa bir sinyal verelim. 194 ülke hep birlikte bir dayanışma içerisinde olabilirsek, bu işin şartlarını zorlayabilirsek, tüm medya dünyası, STK’larla hep birlikte bu şartları zorlarsak o zaman yeniden bu daimi üyeler kendilerini kontrol etmek zorundadır. Bu 5 daimi üyenin iki dudağı arasında bir dünya düşünebilir miyiz, böyle bir şey olabilir mi? 10 geçici üye, 5 daimi üye, 15 kişi bir araya gelsinler, dünyayı istedikleri gibi yönlendirsinler; böyle bir şey olmaz! Zaten bundan, bu 10 geçici üye de şikayetçi. Çünkü onlara ‘Kaldır elini, indir elini’ diyorlar. Nasıl isterlerse öyle… Böyle bir şey olabilir mi? Zaten oradaki 10 geçici üye de vitrin süsü olduğunu biliyor. Artık onlar da herhalde vitrin süsü olmaktan nedamet getirmektedir. O zaman öyle bir adım atalım ki, bu adımı atmakla bir defa daimi üyeleri zorlamamız lazım. Türkiye olarak biz zorlayacağız ve zorluyoruz.”

Bütün uluslararası toplantılarda da bunu dile getirdiklerini ve buna devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, “Geçici üyelere de diyoruz ki, ‘Siz de zorlayın.’ Afrika’ya sesleniyoruz; ‘Afrika sen hep böyle mi gideceksin? Geçici üye olarak Birleşmiş Milletlerde bulunmak suretiyle ne yapıyorsunuz? Yapabildiğiniz bir şey var mı? Herhangi bir şeyi, oyunu değiştirebiliyor musunuz?’ Yok. Öyleyse bu oyunu değiştirebilmek için biz diyoruz ki ‘Gelin hepinizin daimi üye olma şansınız olsun.’ Yani bunların hiç umursamadığı herhangi bir Afrika ülkesi bile BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olma şansına sahip olmalı. Bunu başarabildiğimiz zaman dünyadaki tüm devletlere gerçekten bir hak teslim edilmiş olur. Aksi takdirde, böyle bir dünya, yaşanılır bir dünya değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, reformun, öncelikli olarak Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisinin kaldırılmasından başlaması gerektiğini önerdiği hatırlatılarak, “Diğer üyeleri bir araya getirip bu yönde bir uzlaşı sağlamak için siz bir adım atacak mısınız?” şeklindeki soru üzerine, “O radikal adımı zaten orada söylüyorum. Nedir o radikal adım? Bu konuda, 5 daimi üye dışındaki 189 ülkenin tamamı eğer kararlı adım atacak olursa o zaman biz bu daimi üyeleri köşeye sıkıştıracağız. Bu daimi üyeleri köşeye sıkıştırmak için bunun bir yol haritası var. Bu yol haritası nedir? Bu konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna yazılı dayatmalarla ve dünyada yoğun bir kovalamacayla, icabında olağanüstü genel kurul toplamak suretiyle bazı adımları atma şansını yakalayabiliriz.” yanıtını verdi.

Türkiye-ABD ilişkileri

Afganistan ve Suriye bağlamında Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrini nasıl gördüğünün sorulması üzerine ise Erdoğan, “Türk-Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem. Niye? Bakın biz F-35’leri aldık, 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ve bu F-35’ler bize teslim edilmedi. Amerika önce bunu bir defa halletmeli. Bize S-400 konusunu bahane edip F-35‘leri vermemek, her şeyden önce bir defa devletler arası ilişkilerde ne diplomasi noktasında ne de münasebetler noktasında bir kimlik ortaya koymaktır. Amerika’nın önce bunu bir defa düzeltmesi lazım.” dedi.

Erdoğan, uluslararası hukuka dayalı olarak ne yapılması gerekiyorsa yapacaklarını vurgulayarak, “Bize sürekli S-400’ü dayatmalarını bir defa bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bizim için S-400 işi bitmiştir. Buradan geri adım atmamız da mümkün değil. Amerika’nın bunu uluslararası diplomaside, ilişkilerde doğru bir yere oturtması gerekir. Ama şu ana kadar bunu oturtamadılar. Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz, duruşumuz dürüsttür ama Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor.” diye konuştu.

“Sayın Biden ile iyi başladık diyemem”

Türkiye ile Amerika arasında 20 milyar dolar civarında ticaret hacmi bulunduğunu ve bunun artmasını arzu ettiklerini belirten Erdoğan, savunma sanayisine yönelik adımlar attıklarını ve atmaya da devam edeceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şunu da bilmeleri gerekir ki artık eski Türkiye de yok. Bu Türkiye başka bir Türkiye. Savunma sanayisinde de biz her geçen gün daha ileri gidiyoruz, daha ileri gideceğiz. Ama yarın ‘Niçin F-35’i almıyorsun?’ diyemezler. Vermezsen almayız. O zaman biz daha başka kapılara da müracaat ederiz. Burada CBS ile yaptığım röportajda onlara da onu söyledim. ‘Yani başka yerlerden almayı mı düşünüyorsunuz?’ diye sordu. ‘Gerekirse alırız’ dedim. Sen bana şimdi Patriot vermeyeceksin, ondan sonra biz S-400’ü aldığımızda ‘Niye S-400’ü aldın?’ diyeceksin. Türkiye, kendi savunmasına yönelik ne gerekiyorsa onu alır. Gerekirse bunları üretmeye de başlar. Zaten şu anda başladık. Bundan sonra bunu daha da ileri safhalara taşıyacağız. İnşallah kendi insansız savaş uçaklarımızı da üreteceğiz. Bunu da görecekler. Bu adımları da inşallah atıyoruz. Temennim odur ki iki NATO ülkesi olarak birbirimize hasmane değil, dostane davranalım. Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, sayın Obama ile iyi çalıştım, sayın Trump ile iyi çalıştım ama sayın Biden ile iyi başladık diyemem.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bazı ülkelerin Afganistan, Suriye ve düzensiz göç gibi konularda sorumluluktan kaçtığı belirtilerek, “Özellikle ABD yönetimi her ne kadar görünürde diplomasi vurgusu yapsa da adeta ‘benden sonrası tufan’ havasında. Mevcut resmi nasıl yorumluyorsunuz?” sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:

“Tabii kendisi ‘Benden sonrası tufan’ dediyse, aynı şeyi ona da söylerler. Amerika şu anda eğer Afganistan’da bir şekillendirme yapamadıysa burada düşünmek lazım. Şu anda Afganistan’da Amerika’nın bir yönlendirme veya bir şekillendirme durumu olmuştur diyebilir miyiz? Hayır. İşte her şeyi bıraktı, gidiyor. Ama şimdi bir bedel çıkacak ortaya. Bu bedel nedir? Şu anda Taliban’ın elindeki silahlara baktığınız zaman, bu silahlar Amerika’nın silahları. Dolayısıyla bu bedeli de ödemek durumunda kalacaktır. Buradan bir yere daha geliyorum. Sayın Trump döneminde binlerce tır silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Bunları ben sayın Trump’a defalarca ifade ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti, saati geldiğinde de söylenmesi gereken neyse onu da kendilerine söyleriz.”

Paris İklim Anlaşması‘nın Meclis onayına sunulacağına yönelik açıklamaları ile Türkiye’nin bu konuda çekinceleri bulunduğu hatırlatılarak, “Türkiye çekincelerinden vaz mı geçti? Yoksa karşı tarafta bir tutum değişikliği mi oldu? Yoksa bu süreci zorlayacak yeni bir sürecin başlangıcından mı bahsediyoruz?” sorusu üzerine Erdoğan, “Biz bu tutumdan vazgeçmiş değiliz. Böyle bir şey yok.” karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile üçlü konferans yaptıklarını anımsatarak şunları söyledi:

“Bu üçlü konferansta da biz dedik ki ‘Türkiye gelişmiş ülkeyse ayrı değerlendirmek lazım. Eğer gelişmekte olan ülkeler kategorisindeyse ayrı değerlendirmemiz lazım. Her şeyden önce bunun kararını vermeniz lazım. Bu karara göre de bize yapmanız gereken ödemeyi de yapmanız lazım.’ Tabii o zaman bunlar bu ödemeyi yapacaklarını söylüyorlardı ama bu olmadı. Şu anda geldiğimiz noktada ise tabii bütün incelemeleri ilgili arkadaşlar yapacaklar ve Meclisin açılmasıyla birlikte de biz bunu Meclise taşıyacağız. Meclise taşıyarak bu süreci özellikle Glasgow’da gündeme getireceğiz ve Türkiye olarak iklim değişikliği noktasında düşüncemizi Glasgow’da vereceğimiz mesajlarla da ortaya koyacağız.”

Putin ile görüşme

Erdoğan, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde son dönemdeki saldırılar ve 29 Eylül’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceği hatırlatılarak, “Bu konuda nasıl mesajlar vermeyi düşünüyorsunuz? Bu zirveden herhangi bir sonuç bekliyor muyuz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine Putin ile yapacakları ikili görüşmenin önem arz ettiğini bildirdi.

Heyetler arası görüşmenin olmayacağını yalnızca Putin’le ikili görüşme yapacaklarını belirten Erdoğan, “Bu tabii sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi kendileriyle konuşacağız. Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabii Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız.” dedi.

Türkiye ve Rusya’nın bölgede önemli iki ülke olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Önemli iki ülke derken bir şeyi daha ifade etmem lazım; biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik. Ticaret hacmine baktığımız zaman iyi bir konumdayız ve sürekli ilerleyen bir ticaret hacmi var. Suriye’deki gelişmeleri daha iyi bir konuma taşıma noktasında zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunu da gerek şahsım gerek Savunma Bakanı’m, gerek Dışişleri Bakanı’m, attığımız adımlarla hemen telafi edebiliyoruz. Örneğin sayın Putin, Azerbaycan’da eğer devlet adamlığını tam manasıyla ortaya koymamış olsaydı, Azerbaycan’dan bu şekilde çıkılmazdı. Ama bunu ortaya isabetli kararlarla koyduğu için Azerbaycan’dan çok çok olumlu bir şekilde çıkma şansını yakaladık.” değerlendirmesinde bulundu.

“Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah yapacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan’da yoğun bir çalışmanın devam ettiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin sayın İlham Aliyev istediği anda istediği gibi rahatlıkla sayın Putin’le görüşüyor, konuşuyor. Ben, hakeza öyle… Çok kısa sürelerde irtibatlarımızı kurup görüşmelerimizi yapabiliyoruz. Tabii, çok daha önemlisi, şu anda attığımız adımlarla biz Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah yapacağız. Buna demir yolu da dahil. Bu yolun yapımı çok çok önemli bir adım olacak. Bizim 5’li veya 6’lı platform dediğimiz olay vardı. Şu anda bu konuyla ilgili de Paşinyan’dan olumlu sinyaller geliyor. Şimdi bu olumlu sinyallerle beraber bu konuda da bazı adımları atacağız. Yani bölgeyi barış noktasında da iyi bir konuma taşıma fırsatını inşallah yakalamış olacağız. Ay sonunda sayın Putin’le yapacağımız görüşmede bunlar da tabii konunun içinde yer alacak. Böylece Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız.”

Almanya’daki seçim

Erdoğan, Almanya’da pazar günü seçimlerin yapılacağı belirtilerek Başbakan Merkel’in Avrupa’da en uzun görev yapan liderlerden biri olduğunun söylenmesi üzerine, “Benim kadar olmadı…” karşılığını verdi.

Merkel’in Türkiye ve Avrupa üzerindeki ilişkilerdeki etkisini nasıl değerlendirdiğine yönelik bir soru üzerine Erdoğan şöyle devam etti:

“Şunu açık ve net söylemem lazım; bizim Merkel’le, Schröder’den sonra olumlu bir sürecimiz oldu ama Alman şansölyeleri içerisinde en başarılı yönetim tarzı Schröder’le oldu. Schröder’le bizim münasebetlerimiz gerçekten çok çok farklıydı. Tabii Schröder’den sonra Şansölye Merkel ile münasebetlerimizde de ilişkilerimiz fena değildi. Sık sık arar, sık sık ararım. O şekilde bu süreci işlettik, çalıştırdık. Tabii şu anda, yani Armin Laschet alır almaz bilemiyorum ama Armin Laschet ile de ikili münasebetlerimiz iyiydi.

Temennim odur ki gerçekten gerek Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları ile alakalı gerekse Türkiye-Almanya ilişkilerindeki bundan sonraki süreci zengin kılacak bir iktidar iş başına gelsin. Çünkü bizim orada çok ciddi sayıda bir insan potansiyelimiz var ve bu insanlar orada çile çekmesinler. Böylece yeni bir süreci Türkiye-Almanya ilişkilerinde inşallah güçlü kılacak bir iktidarla devam ettirelim. Bu konuda da kim olursa biz onunla her zaman ilişkilerimizi, geleceğe çok çok güçlü şekilde sürdürmüş oluruz. Mesela attığımız bazı adımlar vardı. Savunma sanayisine yönelik Almanya’yla ilişkilerimiz vardı. Daha da önemlisi şu anda denizaltı gemilerinin makinelerinin aksamıyla alakalı attığımız adımlar vardı. Şimdi bu adımların başarılı bir şekilde sürmesi ve savunma sanayisinde de bunlarla beraber bizim güçlü yürümemiz, Türkiye-Almanya ilişkilerinde çok farklı bir yere isabet edecektir diye düşünüyorum. ‘Her iki ülke için hayırlı olan iktidar hangisi ise o iş başına gelsin.’ diyorum.”

Sosyal medya düzenlemesi

Sosyal medya düzenlemesine yönelik çalışmanın hangi aşamada olduğu ve hangi adımların atılmasının planlandığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bununla ilgili çalışmaların sürdüğünü, Meclisin açılmasıyla birlikte de TBMM’ye sunulacağını bildirdi.

Erdoğan, “Böylece sosyal medya konusundaki atacağımız adımların ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çünkü sosyal medyanın maalesef tahribatı çok açık ve net ortada. Bu tahribatın artık bitmesinden yanayım. Artık bu tahribatı bitirmenin vaktinin geldiğine inanıyorum.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “HDP eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ‘Kürt sorununda çözümün adresi İmralı’dır.’ açıklaması yaptı. Selahattin Demirtaş’ın da bir açıklaması oldu, o da HDP’yi işaret etti. Sayın Kılıçdaroğlu da bu yönde bir açıklama yaptı; ‘Kürt sorununu HDP çözer.’ dedi. Seçimlerin yaklaşmasına yakın bir dönemde bu tür ittifaklar, bu tür açıklamalar nasıl değerlendirilir? Bir de HDP kendi arasında ikiye mi bölünüyor?” sorusu üzerine şunları kaydetti:

“Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Varsın onlar bu şekilde yola devam etsinler; yani HDP midir, şu mudur, bu mudur… Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve Cumhur İttifakı olarak da biz bu çözümün mücadelesini sürdürüyoruz. Çünkü bizim şu anda kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var ve bununla da bu yolda devam ediyoruz. ‘Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur…’ Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim.”

Muhalefetin KHK’liler ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile ilgili açıklamaları hatırlatılarak, “Muhalefetin bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunun yöneltilmesi üzerine Erdoğan şunları söyledi:

“Bir defa KHK ile ilgili ‘Ben bu işi çözeceğim.’ diyen kim? Ana muhalefetin başındaki zat. Sen ne zamandan beri yargı oldun? Bu yargının konusu. Bununla ilgili adımı yargı atar. Sana ne oluyor? Kim sana bu yetkiyi verdi? Velev ki iktidar olsan -böyle bir şansın var mı, yok mu o da ayrı- yargının yetkilerini elinden sen nasıl alıyorsun? Öyle bir şey var mı? Şu anda bunlar tamamen yargının kontrolü altında olan, yargının iradesinde olan bir konu. Adam öyle atıyor ki bazıları da buna inanıyor. Bunu kabullenmek asla mümkün değil. KHK ile ilgili konularda zaten zaman zaman yargıda bu gelişmeleri takip eden, kontrol eden bazı kararları da kesinlikle görüyoruz.

Ali Erbaş hocamızla ilgili konuya gelince… Bir defa ana muhalefetin Ali Erbaş hocamıza, Diyanet İşleri Başkanı’mıza bu denli hakaret etmeye ne hakkı ne yetkisi vardır. Bu densizliktir, terbiyesizliktir. Zaten CHP’nin cemaziyelevveli de hep bizim din adamlarımıza hakaretle geçmiştir. Şimdi de aynısını Diyanet İşleri Başkanı’mıza hakaretle yürütüyorlar. Ama şunu bilsinler ki Diyanet İşleri Başkanı’mız yalnız değildir. Diyanet İşleri Başkanı’mız CHP’nin bu kendini bilmez tiplerinin hiçbir zaman muhatabı da olmamıştır, olmayacaktır. Diyanet İşleri Başkanı’mızı bu noktada biz asla yalnız bırakmayız. O makam önemli bir makamdır. Dolayısıyla bu makama hakaret edenler, bu ülkede dinini, diyanetini bilenlere hakaret etmiş olurlar. Yeni ortaya çıkmış olan birisi daha var; o da böyle sallayıp sallayıp duruyor. Dur bakalım; daha parti olduğun bile değil. Ana muhalefetle beraber bir şeyler yapıyorlar.”

“Zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizzat ilgileneceğini söylediği fahiş fiyat konusundaki problem başlıkları ve izlenecek yol haritasına ilişkin soruya, “Bu konuda kısmen özellikle bu zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var. Bu sınırsız uygulamalar karşısında biz de Ticaret Bakanlığı olarak bunların üzerine üzerine gideceğiz. Zincir marketlerin bu uygulamalarıyla mücadelede Ticaret Bakanlığımız gerekli olan her türlü tedbiri alıyor, alacak ve bunlara da gerekli operasyonları yapacaktır.” yanıtını verdi.

“Tek problem zincir marketler mi?” ifadesi üzerine ise Erdoğan, “Ağırlıklı olarak iş orada toplanıyor. Bütün üreticiden tüketiciye olan yerde zincir marketlerin buradaki yoğun ürünleri toparlaması… Bu da 5 tane zincir market. Bunlar bütün o ürünü toparlıyor. Bu 5 tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar altüst oluyor. Bunlar eğer bu noktada daha adil davranırlarsa hem vatandaş uygun fiyatla ürün alabilecektir hem de üretici şu an itibarıyla kazanımını, parasını zamanında alma şansına ulaşacaktır.” dedi.

Türkiye’de 28 bin 168 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı, 242 kişi hayatını kaybetti

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından “Günlük Koronavirüs Tablosu”nu paylaştı.

Buna göre, son 24 saatte 351 bin 655 Kovid-19 testi yapıldı, 28 bin 168 kişinin testi pozitif çıktı, 242 kişi yaşamını yitirdi, iyileşenlerin sayısı ise 23 bin 96 oldu.

18 yaş üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 68,91, birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 85,51 olarak kayıtlara geçti.

Türkiye’de bugüne kadar yapılan aşı sayısı toplamda 106 milyon 492 bin 764’e yükseldi. Kovid-19 salgınıyla mücadele kapsamında son 24 saatte toplam 426 bin 502 doz aşı uygulandı.

En az iki doz aşı uygulananların oranı en yüksek 10 il Kırklareli, Muğla, Amasya, Eskişehir, Çanakkale, Edirne, Ordu, Balıkesir, Burdur ve İzmir oldu.

https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?creatorScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&dnt=false&embedId=twitter-widget-0&features=eyJ0ZndfZXhwZXJpbWVudHNfY29va2llX2V4cGlyYXRpb24iOnsiYnVja2V0IjoxMjA5NjAwLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2hvcml6b25fdHdlZXRfZW1iZWRfOTU1NSI6eyJidWNrZXQiOiJodGUiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X3NwYWNlX2NhcmQiOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH19&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1440723849927020553&lang=en&origin=https%3A%2F%2Fwww.aa.com.tr%2Ftr%2Fkoronavirus%2Fturkiyede-28-bin-168-kisinin-kovid-19-testi-pozitif-cikti-242-kisi-hayatini-kaybetti%2F2372285&sessionId=ad47f79f128771c04106d9b9e62e94efb85286dc&siteScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&theme=light&widgetsVersion=1890d59c%3A1627936082797&width=550px

En az iki doz aşı yapılanların oranının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Mardin, Bitlis, Batman, Muş, Diyarbakır, Siirt, Şırnak, Ağrı ve Bingöl olarak sıralandı.

“İkinci dozla sonuç almaya başlıyoruz”

Bakan Koca, paylaşımında, Türkiye genelinde 18 yaş ve üzeri nüfusta iki doz aşı olma oranının yüzde 68,91’e ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:

“Sadece 7 ilde bu oran yüzde 75’in üzerinde. İki doz aşıda, il bazında en düşük oranımızsa yüzde 42,5. İlk doz başlangıç, ikinci dozla sonuç almaya başlıyoruz. Kovid-19 tablosuna karşı aşılarımızı hemen yaptıralım.”

TOGG CEO’su Karakaş: TOGG, çip ve batarya krizine takılmayacak

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) Üst Yöneticisi (CEO) Gürcan Karakaş, çip krizinin bir sene daha süreceğini tahmin ettiklerini belirterek, “Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine takılmayacağız.” dedi.

Karakaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katılımıyla TEKNOFEST’te yer alan TOGG standında gerçekleştirilen basın toplantısında yaptığı açıklamada, TOGG olarak Türkiye’nin teknoloji festivalinde bir teknoloji şirketi olarak yer aldıklarını söyledi.

Karakaş, “Burada yeni nesil teknolojilerin uygulandığı, artık otomobilden fazlası olarak adlandırdığımız akıllı cihazımızı sergilediğimiz, aynı zamanda doğuştan elektrikli akıllı cihazı gerçekten teknoloji ürünü yapan batarya teknolojilerini de yanında sergileyerek vatandaşlarımızın dikkatine sunduk.” dedi.

“Dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette”

Geleceğin dünyasında batarya teknolojilerine, güç elektroniğine sahip olmayan şirketlerin, teknolojiye sahip olamadığını belirten Karakaş, şunları kaydetti:

“Planladığımız noktadayız. Canlı yayından TOGG TV’den 24 saat izlenebilecek şekilde tesisimizin adım adım tamamlandığı görülüyor. Planlar doğrultusunda 2022’nin sonunda seri üretime hazır olacak şekilde çalışmalarımızı yapıyoruz. Sorumluluğun farkındayız. Heyecan ve enerji bize gece gündüz, uykusuz da olsak müthiş bir enerji veriyor.

İlk aracımız, C segmentinde bir SUV. Regülasyonlar nedeniyle ufak tefek farklılıklar olabilir ama bu tasarımın niteliğini değiştirecek boyutta değişiklikler değil. Çip krizi var. Çip krizinin sebeplerini de biliyoruz. Bu krizin bir sene daha süreceğini tahmin ediyoruz. Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Tüm dünyada herkes daha fazla elektrikli araç üretmek için koştururken, dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine takılmayacağız.”

Kanarya Adaları’nda aktif hale gelen yanardağda patlamaların şiddeti arttı

Kanarya Adaları grubundaki en küçük adalardan biri olan ve volkanik bir coğrafyaya sahip La Palma’da, Cumbre Vieja Yanardağı’ndaki patlamalardan dolayı bölgeden tahliye edilenlerin sayısı 6 bini geçti.

https://platform.twitter.com/embed/Tweet.html?creatorScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&dnt=false&embedId=twitter-widget-0&features=eyJ0ZndfZXhwZXJpbWVudHNfY29va2llX2V4cGlyYXRpb24iOnsiYnVja2V0IjoxMjA5NjAwLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X2hvcml6b25fdHdlZXRfZW1iZWRfOTU1NSI6eyJidWNrZXQiOiJodGUiLCJ2ZXJzaW9uIjpudWxsfSwidGZ3X3NwYWNlX2NhcmQiOnsiYnVja2V0Ijoib2ZmIiwidmVyc2lvbiI6bnVsbH19&frame=false&hideCard=false&hideThread=false&id=1440616871808708608&lang=en&origin=https%3A%2F%2Fwww.aa.com.tr%2Ftr%2Fdunya%2Fkanarya-adalarinda-aktif-hale-gelen-yanardagda-patlamalarin-siddeti-artti%2F2371792&sessionId=fbb92ee40deee2d965896a952d8010afa91bf00d&siteScreenName=https%3A%2F%2Ftwitter.com%2Fanadoluajansi&theme=light&widgetsVersion=1890d59c%3A1627936082797&width=550px

Yerel yönetim kaynakları, 19 Eylül’den bu yana aktif durumda olan yanardağdan lav akışının ortalama yüksekliğinin 6 metreyi bulduğunu ve şimdiye kadar günde 6 bin ila 9 bin ton kükürt dioksit yayıldığını belirtti.

Denize doğru ilerleyen lavlar şimdiye kadar 320 evi yakıp geçerken, bölgede sadece 4 günde oluşan maddi hasarın 400 milyon avroyu bulduğu kaydedildi.

Yanardağ çevresindeki, 300’ü muz ağaçları olmak üzere şimdiye kadar toplam 400 hektarlık tarım alanının yandığı bildirildi.

Adada 7 yol trafiğe tamamen kapatılırken, lavların akış yönünde bulunan 4 ilçede okullarda eğitim öğretime ara verildi.

Bölge halkı, her geçen gün endişelerinin arttığı ve duygularının paniğe dönüşmeye başladığı yönünde basına açıklama yaptı.

Bölgedeki yardım, kurtarma ve kontrol çalışmalarına Askeri Acil Müdahale Birliği, 30 araç ve 67 personel ile destek veriyor.

Diğer yandan Kanarya Adaları Volkanik Araştırmalar Enstitüsü, Cumbre Vieja Yanardağı’ndaki patlamaların 24 ile 84 gün arasında sürmesinin öngörüldüğünü açıkladı.

Enstitü yetkilileri, yanardağın barındırdığı magma miktarının 17 ila 20 milyon metreküp arasında olduğunun tahmin edildiği bilgisini paylaştı.

Lavların günlük ortalama 700 metre ilerlediğini belirten uzmanlar, mevcut şartlarda lavların denize ulaşmasının iki hafta sürebileceğini ifade etti.

Uzmanlar, lavların denize dökülmesi halinde şiddetli patlamaların olacağı ve kimyasal reaksiyonlardan çıkacak gazların bölge halkı için tehlike arz edeceği uyarısında bulundu.

İspanya’daki sol koalisyon hükümeti de La Palma’nın felaket bölgesi ilan edileceği ve gerekli yardımların kısa sürede ulaştırılacağı açıklamasında bulundu.

Kral 6. Felipe’nin de yarın bölgeye giderek, çalışmalar hakkında bilgi alıp, yetkililerle görüşeceği bildirildi.

Cumbre Vieja yanardağının aktif duruma geçmesinden önceki bir haftalık sürede bölgede 21 binden fazla deprem meydana gelmişti.

İspanya’da en son yanardağ patlaması 1971 yılında, La Palma Adası’nın güneyindeki Teneguia Yanardağı’nda olmuştu.

Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylayarak iklim kriziyle mücadelede yeni bir döneme girecek


Türkiye, 2015’te BM Sekretaryası’na sunduğu ulusal katkı beyanı çerçevesinde emisyon artışını 2030 itibarıyla yüzde 21 azaltma taahhüdünde bulundu.

Meclis’te anlaşmanın onaylanmasının ardından karar, BM Sekretaryasına iletilecek ve Türkiye anlaşmaya taraf olacak.

Anlaşmanın gelecek ay onaylanmasıyla Türkiye için iklim değişikliğiyle mücadelede yeni bir diyalog kapısının açılacağını belirten uzmanlara göre, bu konuda net hedef ve politikaların belirleneceği yeni bir döneme giriliyor.

“Türkiye, 2050 itibarıyla net sıfır emisyona ulaşmayı hedeflemeli”

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Kurucu Direktörü Bengisu Özenç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Meclis’te ilgili komisyonun bu alanda bir yıldır çalışmalar yürüttüğünü belirterek, “Türkiye’nin anlaşmayı onaylaması ve uluslararası iklim müzakerelerinde ciddi bir taraf olarak yer almasını talep ediyorduk. Bu bizim için ilk aşama, çok önemli ve olumlu bir adım.” dedi.

Özenç, Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında sunduğu hedefleri güncellemesi gerektiğine işaret ederek şöyle konuştu:

“Yakın zamanda olmasa bile önümüzdeki bir yıl içinde yeni bir ulusal katkı beyanı ortaya çıkacaktır. Türkiye de Paris Anlaşması’nın bilimsel hedefi doğrultusunda hareket edecekse 2050 itibarıyla net sıfır emisyona ulaşmayı hedeflemeli. Resmi olarak Paris Anlaşması’nın bu doğrultuda getirdiği bir yükümlülük bulunmuyor fakat 2050’de sıfır emisyon hedefine ulaşmak için bunu destekleyecek politikalar ivedilikle devreye alınmalı. Anlaşmanın onaylanmasının açtığı bu diyalog kapısının iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerini güçlendirmek ve bu yöndeki politikaların tasarımında ortak aklın geliştirilmesi için kullanılabileceği bir döneme giriyoruz.”

“Türkiye iddialı bir iklim eylemiyle milli gelirini yüzde 7 artırabilir”

Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye Politika Koordinatörü Özlem Katısöz de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasının Türkiye için “Ek-1” tartışmasının bittiği anlamına gelebileceğini ifade ederek, “Bu da olumlu bir gelişme. Türkiye, dönüşüm için ihtiyacı olan fona Ek-1’den çıkarak değil, politika düzeyinde bir dönüşüm kararı alarak ulaşabilir. Finansa erişim istiyorsak, küresel finansın yönlendiği karbonsuz bir kalkınma patikasına girmemiz gerekiyor.” dedi.

Ülkelerin anlaşma kapsamında emisyon azaltım zorunluluğu olmadığını dile getiren Katısöz, şöyle devam etti:

“Türkiye ne zaman ve ne kadar sera gazı azaltım taahhüdünde bulunacağına ulusal katkı beyanı çerçevesinde karar verebilir. Paris Anlaşması’nın bir yaptırım uygulama ya da belli bir emisyon azaltım seviyesini zorunlu tutma gibi bir mekanizması yok. Ancak küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini tutturmak için emisyonların azaltılması gerekiyor. Hatta geçtiğimiz hafta yayınlanan BM raporuna göre 1,5 derece hedefine ulaşmak için ülkelerin iklim çabalarını acilen iki katına çıkarması gerekiyor. Türkiye de Paris Anlaşması’na taraf olarak küresel iklim hareketinin bir parçası olacağını, dolayısıyla emisyon azaltımı çabalarına ortak olacağını duyurmuş oldu.”

Katısöz, Türkiye’nin bu çerçevede 2030’a kadar önemli adımlar atması gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye, yeni kömür yatırımlarını durduracağını duyurmalı. Mevcut kömür santrallerini kapatma tarihini belirlemeli ve diğer fosil yakıtlardan çıkış planlarına bir an önce başlamalı.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 1’inden sorumlu olduğunu fakat kişi başı emisyon salımının giderek arttığını belirten Katısöz, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylayarak gerçekçi bir hedefle sorumluluk alması, iklim değişikliğini durdurma çabalarına önemli bir katkıda bulunacak. Dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok, bu yüzden herkesin sorumluluğu oranında çözüme katkıda bulunması gerekiyor. Türkiye, iklim değişikliğinin giderek artan tahribatından korunmak, daha adil ve sağlıklı refah toplumu yaratmak için küresel iklim tartışmalarının bir parçası olma fırsatını yakaladı. Türkiye, iddialı bir iklim eylemiyle milli gelirini yüzde 7 artırabilir. Karbona dayalı bir ekonomiye göre daha fazla istihdam yaratabilir, sanayideki değer zincirini büyütebilir.”

Bayraktar TB3 ilk uçuşunu 2022’de yapacak

T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve TEKNOFEST Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, TEKNOFEST Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali kapsamında bu yıl üçüncüsü düzenlenen, Türkiye’den ve dünyadan girişim ekosisteminin tüm paydaşlarını bir araya getiren Take Off Uluslararası Girişim Zirvesi’nde bir sunum gerçekleştirdi.

Baykar tarafından geliştirilen insansız hava sistemleri hakkında görsel bir sunum yapan Bayraktar, “Biz burada yola çıkarken Türkiye’de ‘biz bunları ancak dışarıdan alabiliriz’ diyen bir anlayış mevcuttu. Yani biz ve savunma sanayisini düşünecek olursak büyük ölçekte, büyük oranda yüzde 85’in üzerinde yurt dışına bağımlılık söz konusuydu. Biz ne yaparsak yapalım muhakkak fikri hakları ve tasarımı bize ait olsun, özgün olsun dedik. İlk gün belki en iyi eseri geliştirmesek de kendimize has bir eseri geliştirmiş olacağımızdan, bu var olan özgüven problemini de bir anlamda yüksek teknolojideki açmış oluruz anlayışıyla yola çıktık.” diye konuştu.

Bayraktar, üretilen ürünlerin tasarımının önemine değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ürünün, fikri hakları bizde olacak ve bunun yanında kimseye de benzemeyecek. Bundan daha önemlisi benim daha fazla önem verdiğim husus yerleşik düzen çarpık ve yanlış yollara sahip olsa bile biz hem inancımız gereği hem anlayışımız gereği dedik ki; asla bu girdiğimiz yolda etik ve ahlaktan ayrılmayacağız. Yani ne yaptığınızdan daha önemlisi bunu nasıl yaptığımız. Şayet o yollara başvuracak olsak o yollara tevessül edecek olsak belki kısa dönemde belki karlı çıkabilirsiniz ama orta ve uzun vadede asla başarılı olmanız bereketli, insanlığın faydasına bir sonuç elde etmeniz mümkün değil. O yüzden ben buradaki de genç arkadaşlarıma bunu hassaten tavsiye etmek istiyorum. Girişimlerin daha yolun başında olan girişimleri açısından bu hızla dikkat etmelerini tavsiye ediyorum. Ne yaparsanız yapın sistem sizi bazı yanlışlara zorlasa da asla hak bildiğiniz yoldan etikten ve ahlaktan ayrılmayın.”

Yeni dönüşümlerin yaşandığı bir dönemden geçtiklerinin altını çizen Bayraktar, “Ben bunu biraz da sörf dalgalarına benzetiyorum. Yani o dalga doğarken ön tarafında kaldığınızda hep bu avantajınıza oluyor. Işte bizim insansız hava araçlarındaki hikayemiz de biraz böyle. Bugünün yarışlarına, bitmiş yarışlarına değil geleceğin trenlerine odaklanmanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar. Ve şayet bu söylediğim hususlara riayet edersek ilk günden itibaren yani o en ufak iki metrelik uçağı yaptığınızda dahi dedik ki; eğer milli ve özgün olursak, bunun yanında etik ve ahlaka riayet edersek geleceğin trendine de odaklanmışsak dünyanın en iyisini yapmamamız için hiçbir sebep yok. Buna hep inandık ve o şekilde çalıştık.” şeklinde konuştu.

Bayraktar TB3’ün ilk uçuşu 2022’de olacak

Baykar’ın geçmişten bugüne geliştirdiği insansız hava sistemlerinden bahseden Bayraktar, gelecek yıllarda hayata geçirecekleri projelerden de bahsederek şunları söyledi:

“Geleceğe baktığımızda önümüzde Bayraktar TB3 dediğimiz binlerce kilometreye uydu kontrolüyle gidebilen, Bayraktar TB2’nin biraz büyüğü bir anlamda Akıncı’nın da daha ufağı diyebileceğimiz gemiye iniş kalkış kabiliyetiyle özellikle kısa pistli gemilere iniş kalkış kabiliyetiyle öne çıkan ve dünyada pek benzeri olmayan bir silahlı insansız hava aracı sisteminden bahsediyoruz.

Bir de Akıncı’dan sonra dünyanın da yönünü çevirdiği insansız savaş uçağımızı geliştiriyoruz. Bu insansız savaş uçağının da yine dünyadaki benzerlerinde bulunmayan aynen Bayraktar TB3’te olan asıl muharebe sahasında devrim olacağını düşündüğümüz özelliği kısa pistli gemilere iniş kalkış yapabilme kabiliyetinin olması.

Bu iki platform Türkiye’de bulunan TCG Anadolu amfibi çıkarma gemisine konuşlandığında nasıl ki Azerbaycan Tek Vatan Harekatı’nda SİHA’larımız tüm dünya tarafından muharebe doktrininde ‘bu büyük bir paradigma dönüşümüdür’ diye basına yansıdıysa bu platformlarla birlikte de muharebe sahasında büyük bir devrim olacağımızı öngörüyoruz. 2022’de inşallah Bayraktar TB3 ilk uçuşunu yapacak. 2023’e kadar da muharip insansız uçak sistemimiz yani insansız savaş uçağı dediğimiz projeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.”

Geleceğin araçları akıllı uçan arabalar

Akıllı uçan arabalar üzerine çok büyük firmaların çalışmalar yaptığına dikkati çeken Bayraktar, “200’e yakın girişim bu alana yönelik çalışmalarına devam ediyorlar. Biz de bu çalışmalara yaklaşık 3 yıl önce başladık.” dedi.

Bayraktar, “Ama tabii bu her yönüyle çok karmaşık otonomi problemlerini ve bunun yanında durumsal farkındalık dediğimiz gördüğünü anlama, tanıma ve insanla birlikte uçacağından tabii ki çok yüksek emniyet ve güvenirliğe sahip olması gereken bir platform. Bu aslında büyütülmüş bir drone. Bunun uçan araba olması, içine girecek her sistemin belki 5,10 belki 15 yıl gelişmesi gerekiyor. Etki sistemlerinden batarya teknolojilerine bu sistemi akıllı bir şekilde uçuracak yapay zeka bilgisayarlarından içindeki elektronik donanımlara kadar her alanda büyük atılımlar yapılması gerekiyor. Biz yarın bu alanda oyuncu olabilelim diye bugünden hazırlanıyoruz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD, Afgan mülteciler konusunda daha fazlasını yapmalı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM 76. Genel Kurul Görüşmeleri için bulunduğu New York’ta Amerikan CBS televizyonuna mülakat verdi.

Tamamı pazar günü yayımlanacak röportajdan paylaşılan bir bölümde, Türkiye’nin “mülteci ambarı” olmayacağı yönünde sözleri hatırlatılan ve Afgan mültecilerin sorumluluğunu ABD’nin mi alması gerektiği sorusu yöneltilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda ABD zaten bu tür sorumlulukları yerine getirmedi. Bizim ülkemizde şu anda kayıt dışı 300 binden fazla Afgan mülteci var. Ülkemizin hala Afgan mültecileri almaya gücü yetmez.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Afgan mülteciler konusunda daha fazlasını yapmasını gerektiğini belirterek, “ABD orada 20 yıldır neden var, önce bu soruların cevabını kendi kendisine vermesi gerek.” değerlendirmesinde bulundu.

Perm Üniversitesinden yapılan açıklamada, üniversite binasında bir kişinin silahla etrafa ateş açtığı, personelin ve öğrencilerin sınıflara saklandıkları kaydedildi.

Rus basınında yer alan görüntülerde, binada bulunanların camlardan atlayarak kaçmaya çalıştığı, bazılarının ise sınıf kapıları önünde sandalyelerle barikatlar kurduğu görüldü.

İçişleri Bakanlığı saldırıda ölenler ve yaralananlar olduğu bilgisini paylaşarak, olaydan kısa süre sonra saldırganın vurularak etkisiz hale getirildiğini duyurdu.

Rusya Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, Perm şehrindeki üniversitede gerçekleştirilen silahlı saldırıda teyit edilen son bilgilere göre 6 kişinin hayatını kaybettiği, 9’u ağır olmak üzere 20 kişinin yaralandığı belirtildi.

Öte yandan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Kolluk kuvvetleri, bu korkunç suçu araştırmak için mümkün olan her şeyi yapacaktır. Bölgesel ve federal yetkililer, yaralananları ve ölen gençlerin ailelerini desteklemek için mümkün olan her şeyi yapacaktır.” dedi.

Türkiye saldırıyı kınadı

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Rusya Federasyonu’nda Perm Devlet Üniversitesi’nde bugün yaşanan ve 8 kişinin ölümüne, birçok kişinin de yaralanmasına neden olan silahlı saldırıyı kınıyoruz.” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, “Hayatlarını kaybedenlerin ailelerine ve Rus halkına taziyelerimizi iletiyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.” denildi.

ABD yönetimi tüm yabancı ülke vatandaşlarına aşı zorunluluğu getirmeye hazırlanıyor

Amerikan basınına konuşan üst düzey yetkililer, Biden yönetiminin, uluslararası seyahatte Kovid-19 önlemlerine ilişkin bugün yeni politikalarını açıklayacağını bildirdi.

Yetkililer, Biden yönetiminin, ABD’ye seyahat edecek 18 yaş üzerindeki tüm yabancı ülke vatandaşlarına Kovid-19’a karşı tam aşılı olma zorunluluğu getireceğini kaydetti.

Şu anda tüm uluslararası uçuşlarda ülkeye giriş için PCR testi isteyen ABD yönetiminin, söz konusu seyahat düzenlemesine ilişkin duyuruyu bugün ilerleyen saatlerde yapması bekleniyor.

Seyahat kısıtlamalarının gevşetileceği öne sürüldü

Öte yandan ABD’nin, Şengen ülkeleri ve İngiltere’ye Kovid-19 salgını nedeniyle uyguladığı seyahat kısıtlamasını kasım ayından itibaren gevşeteceği iddia edildi.

Amerikan basınının konuya yakın kaynaklara dayandırdığı haberlere göre, Biden yönetimi, Mart 2020’den bu yana Şengen üyesi ülkeler ile İngiltere’ye uygulanan seyahat kısıtlamalarını gevşetmeye hazırlanıyor.

Kaynaklar, ABD’nin, tam aşılı kişileri kasım ayından itibaren söz konusu kısıtlamaya tabi tutmayacağını kaydetti.

Biden yönetiminin, söz konusu planın duyurusunu bugün ilerleyen saatlerde yapması bekleniyor.

AB, ABD’nin seyahat kısıtlamalarını kaldırmasından memnun

Avrupa Birliği (AB), ABD’nin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşıları tamamlanmış AB vatandaşlarına seyahat kısıtlamalarını kaldırmasını memnuniyetle karşıladı.

AB Komisyonunun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “Tam aşılı AB vatandaşlarının çok yakında ABD’ye yeniden seyahat edebileceğine yönelik açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrı kalmış aileler ve dostlar için uzun süredir beklenen bir adım. Bu aynı zamanda iş dünyası için de iyi haber.” ifadelerine yer verildi.

AB Komisyonunun turizmden sorumlu üyesi Thierry Breton da Washington’da Amerikalı muhataplarıyla bugün yaptığı görüşmenin ardından gelen karardan memnuniyet duyduklarını bildirdi.

Tam aşılı AB vatandaşlarının ABD’ye seyahat edebileceğini belirten Breton, AB’nin aşılama kampanyasındaki başarısı göz önünde bulundurulduğunda ABD yönetiminin mantıklı bir karar verdiğini ifade etti.

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas da uzun süredir beklenen bu karardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Schinas, sadece yetkililerin ve ayrıcalıklı kişilerin değil halkın da seyahat etmesi gerektiğini, Avrupa’nın halkın en fazla aşılandığı kıta olduğunu vurguladı.