Avusturya’da Müslümanlara ait kuruluşlara yönelik ‘fişlemeyi andıran çalışmaya’ tepkiler sürüyor

Avusturya’da başta Viyana Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Heinz W. Engl olmak üzere çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve kanaat önderi, Başbakan Sebastian Kurz iktidarının hayata geçirdiği “Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi” tarafından Müslümanlara ait 600 kurumun detaylı bilgilerinin yer aldığı, fişlemeyi andıran çalışmaya sert tepki gösterdi.

Viyana Üniversitesi Rektörü Engl, üniversitenin internet sitesinde paylaştığı yazılı açıklamada, “İslamlandkarte” adı verilen ve cami, eğitim kurumu, dernek gibi Müslümanlara ait sivil toplum kuruluşlarının detaylı bilgilerinin yer aldığı “dijital haritayla” üniversitenin herhangi bir bağının olmadığını belirtti.

Engl, çalışmada yer alan içeriklerin üniversitenin konuya ilişkin yaklaşımını yansıtmadığını belirterek “Bu nedenle söz konusu haritada Viyana Üniversitesinin logosunun kullanılmasını yasakladım.” ifadesini kullandı.

“İktidar partisinin kendisine yönelik soruşturmaları örtbas etme girişimi”

Yeni Avusturya Partisi (NEOS), Facebook sayfasından yaptığı açıklamada, Müslümanlara ait cami ve derneklere ait bilgilerin paylaşılmasının, iktidardaki Avusturya Halk Partisi (ÖVP) hakkında başlatılan soruşturmaları “örtbas etme” girişimi olduğunu kaydetti.

Açıklamada, Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi’nin son yaptığı çalışmayla bu yapıya yönelik kaygıları haklı çıkarttığını, yapılanın Müslümanlara yönelik potansiyel şüpheli algısını körüklemek olduğu belirtildi.

“Çirkin sağcı politika”

Aktivist David Albrich, yolsuzluk skandallarıyla sarsılan Başbakan Sebastian Kurz’un partisinin “çirkin sağcı politikalarla bulunduğu durumdan sıyrılmak için bir kez daha Müslümanlara karşı harekete geçtiğine” dikkati çekerek “Müslüman kardeşlerimizin yanındayız, ırkçılığa son.” ifadesini kullandı.

Gazeteci Markus Sulzbacher da detaylı bilgilerin yer aldığı dijital haritadaki verilen büyük bir kısmının çok eski ve yanlış olduğunu belirterek “Almanya’da aşırı sağcıların (Kimlikçiler hareketinin) yaptığı işi, Avusturya’da hükümet görev edinmiş.” görüşünü paylaştı.

ATİB’den tepki

Avusturya Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB) de yaptığı yazılı açıklamada, ülkenin en büyük Müslüman çatı kuruluşu olarak, söz konusu çalışmada paylaşılan bilgilerin ATİB bünyesinde ciddi kaygılara yol açtığı belirtildi.

Açıklamada, ATİB’e yönelik birçoğu sosyal medya platformlarından elde edilmiş; eksik, yanlış ve çok önceki tarihlere ait veriler üzerinden yürütülen çalışmanın bilimsel değerinin düşük olduğu vurgulandı.

Söz konusu paylaşımların ortaya çıkartacağı riskli durumun, güvenlik güçleri tarafından görülmesinin temenni edildiği açıklamada, “Umarız burada yaşayan Müslümanların güvenliği, şiddet yanlısı ve aşırı grupların eline geçmez.” değerlendirmesine yer verildi.

İktidardaki merkez sağ ÖVP ve Yeşiller Partisi koalisyon hükümetinin öncülüğünde kurulan Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi, Müslümanlara ait cami, eğitim merkezi gibi çeşitli kuruluşların, hangi çatı derneğine bağlı olduğu, dünya görüşleri, yöneticileri, adresleri gibi detaylı bilgilerin yer aldığı “İslamlandkarte” adı verilen bir dijital haritayı kamuoyuyla paylaşmıştı.

Viyana Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ednan Aslan’ın kurduğu ekibe yaptırılan çalışmaya tepki gösteren çeşitli kesimler, dijital haritanın, Müslümanları potansiyel suçlu gösterdiği, bir tür fişlemeyi andırdığı ve yolsuzluk soruşturmalarından bunalan hükümetin bir kez daha çıkış yolu olarak Müslümanlar üzerinden toplumu manipüle etmeye çalıştığını kaydetmişti.

Fatih gemisi yeni tespit kuyusu Türkali-3’te sondaja başladı

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Fatih sondaj gemisi, Sakarya Gaz Sahası’ndaki yeni tespit kuyusu Türkali-3’te sondaja başladı.” ifadesi kullanıldı.

Sakarya Gaz Sahası’nda toplamda 405 milyar metreküp gaz keşfeden Fatih, keşfin ardından Türkali-1 ve Türkali-2 tespit kuyularında sondaj gerçekleştirmişti.

Türkiye’de 7 bin 773 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı

Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, “covid19.saglik.gov.tr” adresinden paylaşıldı.

Buna göre, Türkiye’de son 24 saatte 220 bin 162 Kovid-19 testi yapıldı. 7 bin 773 kişinin testi pozitif çıktı, 164 kişi yaşamını yitirdi, hasta sayısı 656 olarak kayıtlarda yer aldı.

Ağır hasta sayısı 1454 oldu, 12 bin 284 kişinin Kovid-19 tedavisinin veya karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 5 milyon 83 bin 99’a yükseldi.

Toplam test sayısı 53 milyon 478 bin 278’e ulaştı, vaka sayısı 5 milyon 228 bin 322, vefat sayısı 47 bin 134 oldu.

Haftalık verilere göre, bu hafta hastalarda zatürre oranı yüzde 3,1, yatak doluluk oranı yüzde 49,1, erişkin yoğun bakım doluluk oranı yüzde 61,9, ventilatör doluluk oranı yüzde 29,9, ortalama temaslı tespit süresi 8 saat ve filyasyon oranı yüzde 99,9 olarak kayda geçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Taksim Camimiz, İstanbul’un sembolleri arasındaki seçkin yerini şimdiden almıştır

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Taksim Camii Açılış Programı’nda yaptığı konuşmada sözlerine, “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun. Cumanızın mübarek, gönüllerinizin huzurlu, sağlığınızın yerinde olmasını Allah’tan diliyorum. Bugün bizleri burada bir araya getiren Rabb’imize hamdüsenalar ediyorum. Sudan ve diğer kardeş ülkelerden heyecanımıza ortak olmak üzere aramızda bulunan kıymetli misafirlerimize ayrıca hoş geldiniz diyorum. Sudan nire, Taksim nire. İşte buraya getiren o aşk, başka bir aşk.” diyerek başladı.

İlk cuma namazını eda ettikleri Taksim Camii’nin İstanbul, ülke ve Alem-i İslam için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, güzel eserin inşasını üstlenen Sur Yapının sahipleri Altan, Hakan, Ufuk ve Atilla Elmas başta olmak üzere, mimarından sanatçısına, işçisine kadar herkese teşekkür etti.

Erdoğan, “Az önce Altan Bey, ‘Ben buranın çocuğuyum’ dedi. Altan Bey, sen buranın çocuğusun da biz başka yerin çocuğu değiliz. Ben de Kasımpaşa’nın çocuğuyum. Buralarda çok gezdik, tozduk ve keşke dili olsa da buralar konuşsa. Talimhane ve Dolmabahçe buralarda çok dolaştık fakat Taksim Camii bizim dünyamızda farklı bir öneme sahipti. Çünkü caminin yerinde mescit bile yok ve burada maalesef cami yapımına müsaade yok ve adeta kümes gibi bir yerde gazeteler üzerinde müminler namazlarını eda etmeye çalışıyorlardı. O günlerden bugünlere, 40’lı, 50’li yıllardan bugünlere kimler geldi kimler geçti. İstanbul’umuzun en güzel yerlerinden biri olan Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Tarlabaşı Bulvarı’nın kesişim noktasında yer alan camimizin içinden cemaati, minarelerinden ezanı, kubbesinden Kur’an nidaları inşallah kıyamete kadar eksik olmayacaktır.” diye konuştu.

Mimarisiyle tarihi Beyoğlu’na uyumu yanında, mühendislik yöntemiyle de ülkede ve dünyada sayılı projeler arasında yer alan caminin İstanbul’un sembolleri arasındaki seçkin yerini şimdiden aldığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“İbadet mekanlarının yanı sıra dijital kütüphanesi, kitap okuma, dinlenme ve sergi alanlarıyla Taksim Camii, İstanbul’un en önemli kültür sanat merkezlerinden biri olacaktır. Üzerine oturduğu 2,5 dönümlük arsa üzerinde 33 metreyi bulan kubbe yüksekliğine, 65 metreye yakın minare uzunluğuna sahip, açık ve kapalı alanlarında 4 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği camimizin inşasında kullanılan her malzeme titizlikle seçilmiştir. Mihrap, minber ve kürsü ise bizzat caminin banisi Altan Elmas tarafından tasarlanmıştır. Taksim Camii’ni bir süre önce yeniden ibadete açtığımız Ayasofya Cami-i Kebir’e verilen bir selam, yarın ulaşacağımız İstanbul’un fethinin 568. yıl dönümüne bir hediye olarak görüyorum. Bu vesileyle Şehri İstanbul’u medeniyet mirasımıza katan Fatih Sultan Mehmet Han’ı da burada bir kez daha hürmetle yad ediyorum. Asırlardır davalarına hayat vermek için kendi canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizin her birine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.”

“Neler çekti burası, neler…”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Taksim Camii, yaklaşık 1,5 asırlık bir mücadelenin ardından İstanbul’umuza kazandırılmıştır. Bu meydanda bir camii inşaatı fikri tarihimize 93 Harbi diye geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi yıllarına kadar uzanır. Ülkemizin Kurtuluş Savaşı yıllarında da bu fikir, milletimiz istiklal ve istikbal azminin bir sembolü olarak yeniden gündeme gelmiştir.” diye konuştu.

Bölgedeki pek çok kiliseye karşılık sadece Ağa Camii’nin Taksim’e selam verdiğini gören Nazım Hikmet’in bu tabloyu dizelere, “Havsalam almıyordu bu hazin hali önce / Ah, ey zavallı cami seni böyle görünce / Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım / Allah’ımın ismini daha çok candan andım.” şeklinde döktüğünü dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Nazım’ı bile hüzünlendiren bu tabloya rağmen Taksim’de özlenen caminin yapılması bir yana, tek parti döneminde Ayasofya ve Bezm-i Alem camileri müzeye çevrilerek milletimizin kalbinde yeni yaralar açılmıştır. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Taksim Camii arayışları yeniden hız kazanmıştır. Bunun için kurulan bir dernek vasıtasıyla gösterilen gayretlere rağmen somut adım atılamadan 27 Mayıs darbesi gerçekleşmiştir. Darbenin ardından 1965 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Taksim Camii’nin inşası için gereken arsanın Vakıflar Müdürlüğüne devrini sağlamıştır ancak bu tahsis CHP’li belediyenin kararı mahkemeye götürmesiyle durdurulmuştur. Merhum Demirel’in 1979 yılında bu konuda alınmasını sağladığı Bakanlar Kurulu Kararı ise 12 Eylül darbecileri tarafından iptal edilmiştir. Neler çekti burası ya, neler…”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

“Son dönemde Büyük Çamlıca Camii’nin tamamlanması ve Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının ardından İstanbul’a kazandırdığımız bu üçüncü önemli manevi mirasın, asırlar boyunca şehrimizi bir kandil gibi ışıtacağına inanıyorum.” 

Erdoğan, “Envaiçeşit hile ve desiseyle fitneyle yalanla tuzakla milletimizin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini bozamayanlar camilerimizi de hedef almıştır. FETÖ’nün ibadet ve hayır kisvesi altında sergilediği ihanetin benzerlerini farklı görünümler, sıfatlar, bahaneler altında tekrarlamaya çalışanlara asla geçit vermeyeceğiz. Taksim Camii önünden yankılanan sesin, ülkemiz üzerinde hesapları olan emperyalistleri, terör destekçilerini, insanlık düşmanlarını rahatsız ettiğinden şüpheniz olmasın. Milletimizin bin yıldır canı pahasına koruduğu, alın teriyle yükselttiği, gözünden bile sakındığı vatanını parçalamak, devletini zayıflatmak, uhuvvetini bozmak için uğraşanların sonu yine hüsran olacaktır.” diye konuştu. 

Erdoğan, rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde Elmas ailesinin camiyi inşa niyetlerini dile getirdiğini, ancak şartlar uygun olmadığı için netice alınamadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1991’e gelindiğinde İbrahim Arslan’ın başkanlığında kendisinin de aralarında yer aldığı 86 kişiyle Taksim Camisi Kültür ve Sanat Vakfı kurularak mücadelede yeni bir safhaya geçildiğini dile getirerek, ülkede önde gelen iş, fikir ve sanat insanlarından müteşekkil bu vakfın girişiminin de dönemin belediyesinin planda gereken değişiklikleri yapmamasıyla sonuçsuz kaldığını anlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildiğinde millete verdiği sözlerden birinin de bu caminin inşasını gerçekleştirmek olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ancak 28 Şubat süreci ve sonrasındaki gelişmeler sebebiyle bu sözümüzü o dönemde yerine getiremedik. Aynı amaçla Başbakan olarak 2013 yılında tekrar harekete geçtiğimizde ise karşımızda Gezi olaylarını bulduk. Gezi olayları, o teröristlerin karşımıza dikildiği an. Milletimizin 15 Temmuz şanlı dirilişinin ardından artık hiçbir gücün bu girişiminin önüne geçemeyeceği azim ve kararlılığıyla yeniden kolları sıvadık. Elmas ailesi bize gelerek caminin inşasına talip olduklarını tekrar söylediler. Biz de bunun üzerine gereken hazırlıkları suretle tamamlayarak 2017 Haziran’ında cami inşaatına başlanabilmesini temin ettik. İşte bugün de camimizi tekbirlerle salavatlarla dualarla ibadete açtık.”

“Müslümanların ibadet edebilecekleri bir yeri hazırlayacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tevbe Suresi’ni anımsatarak, “Son dönemde Büyük Çamlıca Camii’nin tamamlanması ve Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının ardından İstanbul’a kazandırdığımız bu üçüncü önemli manevi mirasın, asırlar boyunca şehrimizi bir kandil gibi ışıtacağına inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

Hızla bir eserin daha yükseldiğini dile getiren Erdoğan, “O da Barbaros Bulvarı üzerinde Barbaros Hayrettin Paşa Camisi’ni inşa ediyoruz. Onu da kısa zamanda bitireceğiz. Çünkü Barbaros oradan Beşiktaş’a indi. Şimdi de camiyi inşa ederek, orası da adeta bir mabetsiz beldedir, Barbaros Hayrettin Paşa Camisi’ni orada yaparak inşallah orayı da mabetsiz olmaktan çıkartıp oradaki Müslümanların ibadet edebilecekleri bir yeri hazırlayacağız.” şeklinde konuştu.

“Beraberliğe, kardeşliğe her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç var”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, camilerin insanların cem yani kardeşliklerini pekiştirdikleri yerler olduğunu belirterek, dünyanın dört bir yanında acıların, zulümlerin, adaletsizliklerin ve sapkınlıkların kol gezdiği bir dönemde birliğe, beraberliğe, kardeşliğe her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Kardeşliği güçlendirmeye başlayacakları ilk yerin de tüm farklılıklardan sıyrılarak sadece kul olarak Rabb’in huzuruna varılan camiler olması gerektiğini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Envaiçeşit hile ve desiseyle fitneyle yalanla tuzakla milletimizin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini bozamayanlar camilerimizi de hedef almıştır. FETÖ’nün ibadet ve hayır kisvesi altında sergilediği ihanetin benzerlerini farklı görünümler, sıfatlar, bahaneler altında tekrarlamaya çalışanlara asla geçit vermeyeceğiz. Milletimizin bin yıldır canı pahasına koruduğu, alın teriyle yükselttiği, gözünden bile sakındığı vatanını parçalamak, devletini zayıflatmak, uhuvvetini bozmak için uğraşanların sonu yine hüsran olacaktır. Şehadetleri dinin temeli olan ezanlarımızı susturmaya, şehitlerimizin emaneti olan bayrağımızı indirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.”

“Bize düşen hep doğruyu ve hakkı savunarak mazlumun yanında yer almak, zalime karşı koymaktır”

Erdoğan, Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret, sadece kendi vatandaşlarıyla kain bir ülke olmadığının en büyük ispatının maruz kaldığı saldırılar olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

“Ülkemize adeta yeni bir istiklal mücadelesiyle karşı karşıya bırakan bu saldırıların hepsini de hamdolsun akamete uğratmayı başardık. İnşallah bundan sonra da aynı azimle kararlılıkla dirayetle yolumuza devam edeceğiz. Kuşkusuz bozguna uğrattığımız her kirli atağın yerini yenisi alacaktır. Unutmayın zalimle mazlumun, haklıyla haksızın, doğruyla yanlışın mücadelesi kıyamete kadar sürecektir. Bize düşen hep doğruyu ve hakkı savunarak mazlumun yanında yer almak, zalime karşı koymaktır. Şayet bunun için ülke ve millet olarak önümüze bir fatura konacak, onu da göze alıyoruz. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz emaneti, bizden sonraki nesillere boynumuz bükük, yüzümüz al ve ak şekilde teslim etmektense başımız dik, yüreğimiz ferah olarak yedi düvelle karşı karşıya gelmeyi tercih ederiz.”

Kur’an-ı Kerim’in “Üzülmeyin inanıyorsanız üstün olan muhakkak sizsiniz.” diye buyurduğu, İstiklal Marşı’nın “Korkma” diye başladığı bir milletin siyasi, sosyal, ekonomik hiçbir tehdide baş eğmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, “Şu anda buradan Taksim Camii önünden yankılanan sesin, ülkemiz üzerinde hesapları olan tüm emperyalistleri, terör destekçilerini, insanlık düşmanlarını rahatsız ettiğinden şüpheniz olmasın.” dedi.

“Milletimiz 150 yıllık hayaline bugün kavuşmuştur”

Erdoğan, Taksim Camisi’nin kendi vatandaşlarıyla birlikte tüm dost ve kardeşlerinin, tüm insanlığın umudu olan büyük ve güçlü Türkiye’nin doğuşunun işaret taşlarından biri olduğunu belirterek, “Unutmayın milletimiz 150 yıllık hayaline bugün kavuşmuştur. Ülkemiz istiklalimizin timsali yeni bir eser daha kazanmıştır. Bu uzun mücadele döneminde camimizin vücut bulması konusunda emeği geçen herkese şükranlarını sunuyorum.” diye konuştu.

Caminin inşasını üstlenen Elmas ailesini tebrik eden Erdoğan, namazlarıyla dualarıyla zikirleriyle ilmi çalışmalarıyla bu esere ihya ve imar edecek olanlardan Allah’ın razı olması, camide yapılacak duaların, edilecek ibadetlerin Hak katında kabul olması temennisinde bulundu.

Ali Erbaş’ın duasının ardından açılış kurdelesi kesildi

Erdoğan’ın konuşmasının ardından, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından dua okundu.

Daha sonra kurdele kesim törenine geçildi. Erdoğan, protokol üyelerinden kurdeleyi keserken kullandıkları makasları saklamalarını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ya Allah Bismillah” demesinin ardından açılış kurdelesi kesildi.

Törene, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo Hmidti, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, AK Parti Genel Başkanvekilleri Numan Kurtulmuş ve Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanvekili Tevfik Göksu, İstanbul İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Nuh Köroğlu, eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ve bazı AK Parti milletvekilleri de katıldı.

Gazzeli kadınlar İsrail saldırılarında ağır bedeller ödüyor

İsrail’in sınır bölgelerine düzenlediği saldırılar nedeniyle yüzlerce Filistinli aile evlerinden çıkarak, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) ait okullara sığınmak zorunda kaldı.

İsrail ordusunun düzenlediği saldırılarda 66’sı çocuk, 39’u kadın olmak üzere 248 Filistinli hayatını kaybetmişti. Saldırılar nedeniyle Gazze Şeridi‘nde 1800 konut yıkılmış, 6 bin 800 konut ise kısmen hasar görmüştü.

Gazze’nin batısındaki en-Nasr semtinde bulunan UNRWA’ya bağlı bir okul da İsrail saldırganlığı sonucu yerlerinden edilen kişiler için sığınma merkezine dönüştürülenler arasında yerini aldı.

Okula çocuklarıyla birlikte sığınan ailelerden biri olan 33 yaşındaki Nur Ali, AA muhabirine yaşananlara ilişkin yaptığı açıklamada, merkeze çok yakın bazı alanların İsrail’in hava saldırılarının hedefi olduğunu belirterek birkaç kez çocuklarıyla birlikte şiddetli patlamayla uyandıklarını ve toz dumanları ile patlayan camların altında kaldıklarını söyledi.

Sığınma merkezlerinde her zaman korku ve panik hali hakim

Saldırı zamanında, çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu sığınma merkezlerinde her zaman korku ve panik halinin hakim olduğunu aktaran Ali, yakın alanlara atılan bombaların şiddeti dolayısıyla çocukları korumak için, kapı ve pencere önlerinden uzak tutmaya ve sürekli olarak korkmamaları için teselli etmeye çalıştıklarını ifade etti.

Savaşta en ağır yükü kadınların sırtlandığını vurgulayan Ali, hayatın her alanında zorluklar çektiklerini belirterek, şöyle devam etti:

“Çocuklar saldırı esnasında çok korktukları için bir kadın çocukların önünde paniğe kapılmamalı, onları kontrol ederek korkularını yenmelerini sağlamalı. Bununla birlikte evimizden edilmiş ve bir sığınma merkezinde olsak da çocukların yiyeceği, içeceğini temin etmeli ve temizliğini de yapmalıyız.”

Sığınma merkezleri temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun beldesine düzenlenen şiddetli saldırılar nedeniyle 3 çocuğuyla Cibalya Mülteci Kampı’ndaki sığınma merkezine dönüştürülen bir okulda kalan 30 yaşlarındaki Rim el-Besyumi de sığınma merkezlerine dönüştürülen okulların genel olarak insanlar için temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun olduğunu dile getirdi.

İhtiyaçları konusunda daha özel olan kadınların söz konusu merkezlerde çok daha zor şartlar altında yaşamlarını sürdürdüğüne dikkati çeken Besyumi, “UNRWA okulları, kadınların ihtiyaçlarından ziyade temel ihtiyaçları bile sağlayamıyor.” ifadelerine yer verdi.

Beyt Hanun beldesine düzenlenen şiddetli saldırılar sebebiyle aynı okula ailesiyle birlikte lise son sınıfta olan Refif eş-Mısri de sığındı.

“Hava saldırılarının şiddeti nedeniyle sabırsızlıkla beklediğim sınavlara çalıştığım kitap ve defterlerimi alamadım. Sınav sonuçları geleceğimi belirleyecek.” dedi.

Yerinden edilmiş kişiler için belirlenen UNRWA okullarındaki durumun, özellikle kadın ve erkek çocuklar için çok zor olduğunu anlatan Mısri, en basit ihtiyaçların bile olmadığını ifade etti.

Mısri ,okullarda yeterli yiyeceğin olmadığını, bununla birlikte yıkanacak yer ve doğru düzgün yatacak bir yeri bile bulunmadığını kaydetti.

ABD’deki barış yanlısı Yahudiler İsrail’in saldırılarına karşı yükselen sesten umutlu

ABD‘de yaşayan barış yanlısı ve İsrail’i eleştiren Yahudilerİsrail-Filistin krizinin 11 günün ardından ateşkesle sonuçlanmasından memnun olduklarını fakat bölgede hala atılması gereken çok adım bulunduğunu ifade etti.

İsrail’in Kudüs’te Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinli aileleri zorla tahliye etmek istemesi ve Mescid-i Aksa’ya yönelik polis baskınıyla başlayan ve 11 gün süren Gazze saldırılarının ardından İsrail ile Filistinli taraflar ateşkese vardı.

Bundan sonra bölgede taraflar arasında gelişmelerin nasıl seyredeceği merak edilirken, ABD’de İsrail’in son saldırılarına yönelik kamuoyunda oluşan Filistin’e destek kampanyaları da daha önce hiç olmadığı kadar güç kazandı.

ABD’deki önde gelen Yahudi sivil toplumu kuruluşlarından “Barış için Yahudi Sesi” (JVP) hareketinin New Jersey Kuzey bölgesi üyeleri, İsrail’in 11 günlük Gazze’yi bombalama sürecindeki çalışmalarını ve ABD toplumunda oluşan İsrail karşıtı havayı AA muhabirine değerlendirdi.

ABD’de İsrail’in saldırılarına karşı önceki yıllara göre bu defa güçlü bir tepki oluştuğunu vurgulayan üyeler, bunun sağlanan ateşkesle sınırlı kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

“Umarım bu büyük bir değişimin başlangıcıdır”

En son müdürlük yaptığı koyu bir İsrail yanlısı Yahudi okulundan emekli olan New Jersey JVP Kuzey bölgesi sorumlularından Alice Goblin, İsrail’in son saldırılarından dolayı kalbinin kırık ve özellikle ABD’nin her yıl İsrail’e yaptığı 3,8 milyar dolar askeri yardımdan dolayı da hala çok öfkeli olduğunu söyledi.

Goblin, ulusal bir organizasyon olan, üyelerinin kendisi gibi Yahudi ağırlıklı olduğu JVP’nin Gazze’nin bombalandığı 11 gün boyunca İsrail’e karşı diğer her kesimden toplum örgütleriyle ortak hareket ederek gösteriler düzenlediğini, Kongre’ye ve eyalet yerel yöneticilerine İsrail saldırılarına karşı çıkmaları yönünde baskı yaptıklarını belirtti.

İnsanların Filistin konusunda daha fazla bilinçlendiğine inandığını vurgulayan Alice Goblin, bu değişimi sadece meydanlarda toplanan insanlarda değil ilk kez medyadaki haber dilinde ve Kongre’de yükselen farklı seslerde gördüklerini söyledi.

Goblin, “Senatör Bernie Sanders’ın Senatoda, Alexandre Ocasie-Cortez’in Temsilciler Meclisinde desteklediği İsrail’e yapılan askeri yardıma karşı sunulan karar tasarısının kesinlikle çok büyük olduğunu düşünüyorum. Bu daha önce asla olmazdı. Bilirsiniz, bunun gibi şeylerin olması çağrısında bulunan yalnız sesler vardı ama bu defa kesinlikle başka. Umarım bu büyük bir değişimin başlangıcıdır.” dedi.

İsrail ile Filistinli taraflar arasında varılan ateşkesten memnuniyet duyduklarını kaydeden Alice Goblin, sonuçta saldırılarda öldürülen sivillerin büyük çoğunluğunun Gazze’de olduğunu unutmamak gerektiğini belirtti.

Goblin, ateşkes için, “Ama bu sadece küçük bir adım, bunu çok daha fazlası takip etmeli. Benim İsrail hükümetinin yapacaklarına dair pek umudum yok. ABD’ye ve Başkan Biden’a farklı seçimler, farklı politikalar için baskı yapmaya devam etmek bizim işimiz olmalı ve bu çalışmaların gerçekten devam etmesi gerekecek.” diye konuştu.

İsrail’e baskı yapmak için de BDS (boykot, tecrit ve yaptırımlar) hareketinin devam etmesi gerektiğinin altını çizen Goblin, JVP’nin bu konuda sadece organizasyonları değil bireyleri de bu hareketin içine katmayı planladığı bir kampanya üzerine çalıştığı bilgisini paylaştı.

“İsrail’de olanlar yeni değil, burada olanlar yeni”

Alice Goblin’in emekli tarih profesörü eşi Steve Goblin de İsrail’in Gazze’ye 11 günlük saldırısını korkunç olarak değerlendirirken, bu defa İsrail’e karşı duruşunda kendisini yalnız hissetmediğine dikkati çekti.

Goblin, “Çünkü ‘Barış için Yahudi Sesi’ sıklıkla yalnız bir sesti ama artık değil. Bu sefer çok ortağımız var, bir koronun parçası olduk, bu defa tek değildik. Bu sefer dejavu gibi hissetmedik. ABD’de yeni bir şeyler oluyor gibi hissediyorum. İsrail’de olanlar yeni değil, burada olanlar yeni.” şeklinde konuştu.

“Umutluyum ama ABD hükümetine bu savaş suçuna ortak olduğu için öfkeliyim”

ABD’de doğup Türkiye’de büyüyen, siyaset bilimi ve uluslararası hukuk öğrencisi JVP üyesi Deniz Konuklu da İsrail saldırılarından dehşete düştüğünü fakat bu kez dünyadaki halkların bu eşitsizliğe karşı ayağa kalktığını kaydetti.

Konuklu, “Bu ümit verici, çok büyük olay, özellikle ABD’deki genç nesilden biri olarak, Yahudi ve Müslüman olmayan arkadaşlarımdan soru soran, harekete dahil olmak isteyenler görüyorum. Bu büyük olay, ABD’de ilk defa oluyor. Umutluyum ama aynı zamanda ABD hükümetine bu insanlık ve savaş suçuna ortak olduğu için öfkeliyim.” diye konuştu.

Birçok Amerikan vatandaşının ülkedeki siyahilerin ırkçılık mücadelesi ile Filistinlilerin insan hakları mücadelesi arasında bir bağ kurduğuna dikkati çeken Konuklu, “Birçok Amerikan vatandaşı siyahi mücadele ile bu toplumlara yönelik polis şiddeti, eşitsizlik gibi, vergilerimizden (İsrail’e) yapılan askeri yardımlar gibi bağlantıları şimdi görebiliyor.” ifadesini kullandı.

Konuklu, şöyle devam etti:

“Ferguson’daki isyanların olduğu birkaç yıl öncesine gidersek, Filistinliler ABD göstericilerini destekliyordu, onlara ulaşıp ‘biz de sizinle aynı durumdayız, ABD’nin imal ettiği biber gazına maruz kalıyoruz’ diyorlardı. Ferguson’dan Filistin’e, o günlerdeki mücadele hareketi birbirleriyle ulus ötesi seviyede bağlantı kurdu. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ve aynı zamanda, insanlar ABD asker ve polisinin uzun zamandır İsrail polisini ve askerini eğittiği ölümcül mübadelesini öğrenmeye başladı.”

Konuklu, mücadelenin ateşkesle sona ermemesi gerektiğini vurgulayarak “Bu bir son değil, mücadelemizin sadece başlangıcı olduğunu düşünüyorum. Yani eşitsizliğe, Filistinlilere ve sömürgeleştirilmiş insanlara karşı adaletsizliğe son verecek hareketin başıdır.” şeklinde konuştu.

“Şiddetin durması güzel ama…”

William Paterson Üniversitesinde Siyaset Bilimi Profesörü olan Steve Shalom da ABD’de Demokrat Parti tabanının Filistin konusunda parti liderliğinden daha hızlı hareket ettiğine işaret ederek, İsrail yanlısı New York Senatörü Chuck Schumer gibi parti içinde ileri gelen isimlerin Demokratları dış politika konusunda parçalamamak için bu defa sesini çıkaramadığının altını çizdi.

Shalom, ateşkes üzerine Filistinlilere yönelik 70 yıldan fazla devam eden şiddete işaret ederek “Eğer ateşkes sürerse şiddetin durması güzel ancak çok uzun zamandır devam eden Filistinlilerin mal ve mülklerinin zapt edilmesi sorunu gündeme getirilmeli ki bu mesele son olayın da tetikleyicisi oldu.” diye konuştu.

Filistin’de devam eden işgalin ve ayrımcılığın da buna dahil olduğunu belirten Shalom, ülkesine dönmelerine izin verilmeyen ve çok kötü şartlarda yaşayan Filistinli mültecilerin problemine de ayrıca dikkat çekti.

Milli futbolcular Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik’ten ‘şampiyonluk’ paylaşımı

Burak Yılmaz, İnstagram hesabından Türk bayrağıyla çekildiği fotoğrafını paylaşarak, “Canım ülkeme selam olsun.” yorumunu yaptı.

Yusuf Yazıcı, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İyi günümüzde, kötü günümüzde hep yanımızdaydınız. Koca ülke tek yürek olup bizi sevginizle sardınız. Hakkınızı ödeyemeyiz. Bu başarı hepimizin. Doyasıya kutlayalım.” ifadesini kullandı.

Zeki Çelik de Twitter hesabından şampiyonluk kutlamasına ilişkin fotoğraflar paylaşarak, “Hak ettiğimizi alınca biz.” yorumunda bulundu.
Ligin son haftasında Burak Yılmaz’ın da gol attığı maçta Angers takımını deplasmanda 2-1 mağlup eden Lille, 10 yıl aranın ardından tarihinin dördüncü şampiyonluğuna ulaşmıştı.

WSJ: Vuhan Laboratuvarı’ndaki 3 araştırmacı, salgından önce Kovid-19 belirtileriyle hasta olmuştu

Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin ABD istihbaratının bir raporuna dayandırdığı özel haberi, Kovid-19 salgınının ilk kaynağının Vuhan’daki laboratuvar olabileceğine ilişkin tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

Haberde, ABD istihbaratının ilgili raporuna göre, Kasım 2019’da Vuhan Laboratuvarı’nda çalışan 3 araştırmacının virüs ve mevsimsel grip belirtilerine benzer şikayetlerle hastalanıp hastaneye başvurduğu öne sürüldü.

Gazeteye konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen bazı yetkililer, söz konusu istihbaratın hala destelenmesi gereken bir güvenilirlik seviyesinde olduğunu dile getirirken, bazıları ise raporun konuyla ilgili en güçlü ve sağlam istihbaratlardan biri olduğuna inandıklarını belirtti.

Önceki ABD Başkanı Donald Trump, görev süresi boyunca pek çok kez virüsün yayılmasından dolayı Pekin’i suçlamış, ABD istihbaratının geçen yılın sonunda yayımlanan raporunda, Kovid-19’un Vuhan’daki laboratuvardan çıkmış olabileceğine ilişkin bulgulardan bahsedilmişti.

Çin yönetimi söz konusu iddiaları kesin bir dille yalanlarken, Dünya Sağlık Örgütünden konuyu araştıran bir heyet de virüsün söz konusu laboratuvardan yayıldığı iddialarının gerçekçi olmadığı sonucuna ulaştıklarını açıklamıştı.

Diyarbakır merkezli terör örgütü PKK’nın şehir yapılanmasına yönelik operasyonda 29 şüpheli yakalandı

Alınan bilgiye göre, terör örgütü PKK/KCK ile ilişki ağlarının deşifre edilmesine yönelik, terör örgütünün şehir yapılanmasında faaliyet yürütüp, haklarında gizli tanık beyanları bulunan, terör örgütünün çağrıları, emir ve talimatları doğrultusunda ölen örgüt mensuplarına düzenlenen cenaze törenlerine katılan, tüm eylemleri organize eden kişilerin tespitine yönelik çalışmalar yapıldı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 34 şüpheli hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

Emniyet Müdürlüğü ekiplerince Diyarbakır merkez ile Kulp ve Silvan ilçeleri, İstanbul, Batman, Antalya ve Tunceli’de 41 adrese eş zamanlı düzenlenen operasyonda HDP’li eski Batman Belediye Başkanı Sabri Özdemir ve eski HDP Diyarbakır İl Başkanı Cabbar Leygara ile bazı HDP’li il ve ilçe yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 29 şüpheli yakalandı.

Operasyonda çok sayıda dijital materyal, toplatma kararı bulunan örgütsel kitap, dergi ve örgütsel dokümanlar, 7,65 milimetre çapında 7 fişek ele geçirildi.

Diğer 5 şüphelinin yakalanması için çalışmalar sürüyor.Gözaltına alınan 29 şüphelinin emniyetteki işlemleri devam ediyor.